Ana tema olarak Türkiye’nin yeni ekonomik programı kapsamındaki önlem ve uygulamalar ile beraber bu alandaki planlamanın ele alındığı pakette öne çıkan maddelere bakacak olursak;

 

·        Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, temel gıda ürünlerindeki katma değer vergisini enflasyonu düşürmek amacıyla %8'den %1'e indirileceğini söyledi. Erdoğan, şirketleri değişikliği yansıtmak için Pazartesi gününden itibaren fiyatlarını düşürmeye çağırdı.

 

Merkez bankasının Eylül ayından itibaren dört ardışık toplantıda faiz oranlarını 500 baz puan düşürmesiyle lira düştü ve enflasyon yükseldi. Ocak ayında yıllık enflasyon oranı, Sn. Erdoğan'ın yirmi yıl önce iktidara gelmesinden bu yana en yüksek seviye olan %48,7'ye yükseldi. Tüketici enflasyonunun oldukça yüksek bir bant olarak %50’ye yakınsadığı bir ortamda, gıda enflasyonu halen en tartışmalı konuların başında geliyor. Buradaki KDV önlemi, gıda enflasyonunun aşağı çekilebilmesi açısından önemlidir. Tabii buradaki KDV indiriminin efektifliği ve enflasyona daha kayda değer etkilerinin olması için, şirket ve işletmelerin de fiyatlarda indirim yapması gerekecektir. Gıdanın enflasyon sepeti içerisindeki ağırlığı %25,32. Bu da %7’lik KDV indiriminin enflasyona yansımasının kabaca 1,8 puan olmasını sağlamaktadır.

 

Enflasyonun yönetiminde, Cumartesi ve Cuma günleri Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nureddin Nebati’nin açıklamalarına da bakacak olursak hem arz yönlü, hem talep yönlü, hem de beklenti yönetimi üzerinden bir mücadele zemini oluşturulmak istenmektedir. Bu kapsamda, özellikle fahiş veya gerekçelendirilemeyen fiyat artışlarıyla mücadele için de denetlemeleri sıkılaştıracak bir mekanizma kurulacak, aynı zamanda vatandaşları da enflasyondan daha az etkilenmeleri amacıyla bölgelerindeki indirimli ürünlere yönlendirilecek bir mobil uygulama geliştirilecek.

 

Enerji kaynaklı enflasyon konusunda da, devletin önemli sübvansiyonlarla beraber 200 milyar TL gelirden vazgeçtiği ve bu sayede elektrik ve doğalgaz faturalarına etki eden yüksek fiyat artışlarının önemli bir kısmını karşıladığı vurgulandı. Bu sübvansiyonlar, yoğunlukla eşel mobil sistemi ve diğer teşviklerin uygulanması şeklinde gerçekleştirildi. TL’nin bu süreçteki değer kaybı ise, bu kalemlerdeki enflasyonun kontrol altında tutulmasını zorlaştırmakta ve belli ölçüde devam eden teşvik ve sübvansiyonlar kaynaklı olarak devletin de gelirlerinden feragat etmesine neden oluyor. Enerji kaynaklı enflasyonda elbette küresel arza dayalı önemli dışsal zorluklar da var ve bu konuda belirleyici bir olgu olarak kısa vadedeki jeopolitik riskleri de izlemek durumundayız.

 

·        Sn. Nebati, Türkleri "yastık altı" altın birikimlerini -tahmini 5.000 ton- bankacılık sistemine getirmeye çağırdı: “Bu 250 milyar-350 milyar dolara tekabül ediyor. Bunun bir kısmı merkez bankasını destekleyecek ve döviz ihtiyacını karşılayacak”.

 

Uzun süredir yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması amacıyla çalışmalar yapılmakta ve çeşitli finansal ürünler ortaya konmakta. Şu ana kadar yastık altı altınlarla alakalı olarak bu konuda önemli bir geri dönüş sağlanamadı. Türk halkının ekonomik dalgalanmalara karşı korunmak ve geleneksel bir yatırım aracı olarak değerlendirmek yolunda altına yaklaşımı, bu geri dönüşün sınırlı kalmasında etkili oldu. Yastık altı altınların ekonomiye kazandırılmasında, vatandaşları kurda sağlanmış olan kur korumasının imkanları kullanılacak. Bankalara teslim edilen altının, vade sonunda fiyatındaki değişikliklerde oluşacak farklardan vatandaşlar kur korumalı mevduat ürünündeki gibi korunacak ve aradaki fark karşılanacak. Böylece teslim tarihi ve vade tarihi arasındaki fiyat değişimlerinden olumsuz etkilenmemiş olacaklar.

 

·        Sn. Nebati, hükümetin garantör olduğu 60 milyar liraya (4.45 milyar dolar) kadar yeni bir Kredi Garanti Fonu paketini de detaylandırdı. Hükümet orta ve yüksek teknolojili firmalara %16'ya varan faiz oranlarıyla yeni krediler sunuyor. Ticari banka kredileri için faiz oranları %35 bandına varabildiğinden ve ağırlıklı ortalama ticari kredi faizi EVDS verilerine göre 4 Şubat haftası itibariyle %22,74 olduğundan, bu oldukça ucuz. Hükümet, şirketlerin daha önce bu tür kredi paketlerini dolar satın almak için kullandıklarına dair şikayetlere yanıt olarak, üretim ve ihracatı finanse etmelerini sağlamak için fonların kullanımını izleyecek.

 

2017’de 250 milyar TL civarında bir ekonomik destek sağlayan KGF’nin salgın döneminde de devreye alınarak önemli bir görev ifa ettiğini görmüştük. Yeni ekonomik pakette Hükümet Destekli Kefalet Sistemi olarak adlandırılan desteklere göre, kullanım amacına uygun bir şekilde değerlendirilen kredilerin desteklenmesi noktasında şirketlere sağlanan toplam 60 milyar TL büyüklüğünde kapsayıcı bir paket söz konusu. Üç ana başlıktaki destekler şu şekilde ayrılmıştır;

 

·        25 milyar TL – Yeni yatırımları teşvik etme

·        25 milyar TL – İhracatı destekleme

·        10 milyar TL – İşletme sermayesi ihtiyacını tamamlama

 

Sağlanmış olan yatırım destek paketindeki ayrıntılar ise;

 

·        Maksimum 24 ay ödemesiz dönem

·        Maksimum 96 ay vade

·        KOBİ ve KOBİ olmayan şirketler faydalanacak

·        Kar Payı oranı

o   0-24 Ay: Sabit (TLREF + %1)

o   24 Aydan Fazla: Sabit (TLREF + %2)

·        Faiz oranı

o   0-24 Ay: Değişken (TLREF + %1)

o   24 Aydan Fazla: Değişken (TLREF + %2)

Kaynak Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı