Türkiye’de son dönemde ayçiçek yağı, un, bisküvi ve süt ürünleri dâhil birçok gıda ürününün fiyatına zam geldi. Şubat ayında enflasyon, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 54,44 artarak rekor kırdı.

Basında çıkan iki haber, mevcut tabloyu gözler önüne sermesi açısından dikkat çekiciydi. Haberlerden biri, yarım simit satmaya başlayan bir simitçiyle ilgiliydi. Simitçi, “Un ve susama zam geldiği için aslında şu an bir simidi 4 TL’ye satmam lazım. Eskiden simit yalnızca 2 TL idi. Ben de müşteri kaybetmemek için simitleri yarıya keserek eski fiyatına satmaya başladım” dedi.

Bir başka haberde de restoranda nişanlısına evlenme teklifinde bulunan bir gencin durumu anlatılıyordu. Elinde ne çiçek ne de pırlanta yüzük olan genç, teklifini bir bidon ayçiçek yağı ile yapıyordu.

İki haber, Türk halkının şakacı özelliğini yansıttığı gibi, gıda fiyatlarındaki yükselişin vatandaşın yaşamını doğrudan etkilediğini açıkça gösteriyordu. İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde, gıda ve enerji fiyatlarının yükselmesi protestolara yol açtı. Batı medyasında yer alan haberlere göre, COVID-19 salgınının yayılması ve Ukrayna’daki gerginlik gıda fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. Bazı gazeteler, haberlerinde Çin’in tahıl stoklamasının küresel gıda fiyatlarını yükselttiğini iddia etti. Ancak, gıda fiyatlarının yükselişinin asıl sorumluları ise spekülasyon arayışındaki ABD sermayesi.

Fed’in 2020 yılının mart ayında açıkladığı niceliksel gevşeme politikasıyla dolar basılmasına da hız verildi. 2021 yılının mart ayında ise Beyaz Saray ekonomiyi canlandırmak için 1,9 trilyon dolarlık destek paketi açıkladı. Büyük miktardaki doların piyasalara girmesi, beraberinde enflasyon artışını getirirken tahıl dâhil olmak üzere fiyatlandırması dolarla bağlantılı uluslararası emtiaların fiyatları yükseldi. ABD’li şirketler, piyasaya giren fazla dolarla büyük miktarda tahıl satın alırken, fiyatların yükselmesinin ardından elindeki tarımsal emtiayı satmayı planlıyor. Dolayısıyla Fed’in niceliksel gevşeme politikasından en büyük faydayı spekülasyon peşindeki ABD’li devler gördü. Ancak, maalesef bunun bedelini tüm dünya ödüyor. Uluslararası kamuoyu, ABD’nin bastığı büyük miktardaki dolar yüzünden ‘‘Global Köy’ü sel aldığını’’ bizzat yaşayarak görüyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yayımlanan verilere göre, 2021 yılında dünyadaki tahıl üretimi önceki yıla göre yüzde 2,21, salgın öncesine göre ise yüzde 4,7 artarak 2 milyar 770 milyon tonu buldu.

Tahıl üretiminin artmasına rağmen, ABD’li dev şirketlerin spekülasyonu nedeniyle 2021 yılında küresel tahıl fiyatları yüzde 40 yükseldi ve son 10 yılın zirvesine ulaştı. Salgın döneminde uluslararası taşımacılığın maliyetinin yükselmesi ve Rusya-Ukrayna krizi gibi nedenlerle küresel gıda fiyatları yakın gelecekte yükselmeye devam edecek. Bu durumda, her zaman kâr peşinde koşan söz konusu ABD’li şirketler de uluslararası tahıl piyasasındaki spekülasyonlarına devam edecekler.

ABD’li bazı şirketler, 2008 yılında da finansal krizin yükünden kurtulmak için büyük miktardaki sermayeyi borsadan uluslararası tahıl ve enerji piyasasına aktarmış, küresel tahıl krizini ‘‘icat etmişti’’. Bugünkü durum da 2008 ile büyük benzerlik taşıyor. Batı merkezli dev şirketler, tahıl fiyatlarını kontrol ederek gelişmekte olan ülkelere zarar veriyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yükselen ekonomilerin gıda sorunuyla baş etmek için yerli tarımsal teknolojilerini geliştirmesi ve tarımsal üretimlerini artırmaları gerekiyor.

Bazı Batılı basın organları, çoğu Amerikan sermayesi olan söz konusu şirketleri eleştirmek yerine, Çin’in tahıl stoklamasının fiyatları yükselttiğini iddia etti. Bu iddialar tamamen yalan. Çin halkının tükettiği tahılın büyük kısmı Çin’de üretiliyor. Çin’in tahıl ithalatının son yıllarda küçük bir artış gösterdiğini verilerden de anlamak mümkün. Çin, bunun yanında, salgın döneminde BM dâhil uluslararası kuruluşların çağrılarına yanıt vererek ondan fazla ülkeye de acil tahıl yardımı sağladı. 


Hibya Haber Ajansı