Barışı hızlandırmak, barışın sağlanması, toplumun her kesimine yayılması halkın inanması için bu görev sadece bu gün taraf görünenlerin görevi olmamalı. Aynı zamanda halk olarak ister "Sivil Barış İnisiyatifi" ister "Şehrin Kanaat Önderleri" deyiniz, isterse de  "İzleme Kurulu" diyelim; Şairler, Yazarlar, Din adamları ve STK ler olsun yapılan organizeli bir şekilde toplu olarak sahaya inilmeli... Devlete yapılan çağrılar kadar “Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) nede yapılmalıdır. Barışı seslendirmek, süreci hızlandırmak için çağrılarda bulunmayı görev kabul etmeli ara buluculukta öneme haiz roller alacağına inanıyorum. Zaten esnaf bu işe bir son verilmesini istiyor.

 

Barış bir kişinin dudakların arasında olmamalı. "Kürtler bu ülkenin asli unsurlarıdır, her türlü yaşam hakkı, her vatandaşla eşit olmalıdır." Bu ülkede barışı savunanların bir arada olmaması ve yeterince seslerini duyuramadıklarından barış sekteye uğradığı gibi  engellenmektedir. Basın açıklamalarıyla olacak bir iş değildir. Gerekirse günlerce salonlarda halka açık toplantılar yapılmalı barışa giden yolda insanların ufku açılmalıdır. 

Kürtleri bu güne kadar milliyet olarak kabul etmeyenler, bu gün bu yanlışlarından feragat etmiş, ezber bozmuş ve nedametlerini dile getirmişlerdir. Buna ciddiyet kazandırılmalı... Kürtlerin kültürel ve siyasi hakları bu barışın özünü oluşturmaktadır. Ya sosyal yaşama göre karar verilmeli ya Avrupa normları dikkate alınmalı ya da İslam adına konuşanların İslam'ın icabını yerine getirilmelidir.

İslamiyet'te Allah'la kul arasına kimse giremeyeceği gibi Veda Hutbesi'nde geçen "Arap'ın Aceme, Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur" özlü sözü anlayanlar için yeterlidir. Türkiye de yaşayan hiç bir milletin, birbirine üstünlüğü olmadığı gibi... Din anlamında da milliyet anlamında da bu böyledir. Çünkü eşitlik adaletin kendisidir.

Dil konusuna gelince; dillerin de birbirinden üstünlüğü yoktur. Eğer Yaratan isteseydi Kur’anın dilini de o dili konuşanları üstün tutardı. Buna gerek duymamıştır. Her insanın varlığı dilidir. Bir milliyeti yok etmek, dilini yok etmekle başlar.  Diller kurs açmakla kurtarılmaz. Televizyonlar da duyguları okşamakla da başarıya varılmaz. Dilin temeli eğitimdir. İnsanları bir birine bağlayan en önemli gerekçe dilidir.

Hiç bir devlet ne tek dildir, ne tek milletir. Teklik zorbalıktır. Farklı bir dili, Kur'an'ın dili de olsa üstün kılmak, anadili unutturmak için asimilasyon ve baskı İslam ile bağdaşmaz. İslam dini farklılıkları insanların ve dillerin benzeşmemesini bir hakikat olarak ortaya koymaktadır. Bu mucize bu yaşamın gerçeğidir. İslam'ın gereğini yerine getirmeliyiz.       

Hz. Peygamberin cemaatinde Arapların yanında Ceban el Kurdi, Selman-i Farisi ve Bilal-i Habeşi, Suheyb-i Rumi eksilmezdi. Ana dillerini men etmemiş, onları Arapçaya mecbur etmemişti... Onlar Arapçayı öğrenene kadar arada tercüman bulundururmuş. İslam tarihi kaynaklarında, sahabelerden Ceban el Kurdi'nin ismi doğru dürüst yazılmamış, bilinmemesi için nice uğraş verdikleri belli...  İslam dini, bir dili ya da bir milliyeti dünyaya üstün kılmak için gelmemiştir. İsteseydi Yaratıcı dilleri, milliyetleri ve renkleri aynı yaratırdı. İnanlar için bu böyledir. İnanmayanlar ırklarını üstün kılmak için uğraşırlar. 

Bir Kürtün sahabe olduğu bile bilinmemekteydi. Kürtleri kötülemek için "Hz. İbrahim'i ateşe atan Hibrin adında bir kürt'tür" yazmasını becerenler nedense Ceban el Kurdi'nin ismini "Durdi, Surdi, Gurdi" şeklinde yanlış yazmayı marifet bilmişlerdir. Kürtler Hz. İbrahim'i ateşe atma uğraşı vermişse de Hz. Peygamber(as)i taşlayanlar, onunla savaşanlar Araplardı. Hz. Ömer'i, Hamza'yi,  Osman'ı, Ali'yi (ra) şehit edenler yine Arap'tı.  Bir millete mensup insanın kötülüğü tüm o milliyete mensup olanlara mal edilmemelidir. Her dil bir hakikattir. Dilleri inkâr etmek "Külli İradeye" karşı gelmektir. "Sizin diliniz ve renklerinizin ayrı ayrı olması bizim ayetlerimizdir." ayeti kerimeyi anlamak gerek...

Allah'ın bize verdiği dil Allah'ın bir hediyesidir. Biz bu hediyeyi yaşatmak mı yoksa yok saymak mı önemlidir. İnanan her insan Allah'ın ayetlerine gösterdiği saygıyı dillere ve ve milletlere de vermek zorundadır. Bir insanın bize verdiği hediyeye nasıl değer gösteriyorsak,  Yaradan’nın bize bahşettiği hediyeye daha fazla değer vermek mecburiyetindeyiz. Dil Allah'ın bir lütuftur, sonuna kadar nasiplenmeliyiz. Barış için yola çıkma da en tatlı dili kullanmak, hoşgörülü, itidalli olmak yine dini olduğu gibi toplumsal yaşamın gereğidir.

Herkes kendi dilini konuşmalı ve eğitimi onunla yapmalı. Yıllardır azınlık olarak kabul edilen Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler kendi dillerini, eğitim alanın da olduğu gibi özgürce kullanmaktadırlar. Allah aşkına Kürt dilinin başına gelenlerin yorumunu size bırakıyorum. 

Gaphaberleri.com:Yazarı-Misbah Hicri