Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Sözlerimin hemen başında yarısını geride bıraktığımız mübarek Ramazan'ı Şerif'inizi tebrik ediyorum.
Başı rahmet ortası mağfiret sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bu mübarek günlerin barışa huzura esenliğe vesile olmasını diliyorum. Cenabı Mevla'dan nasıl bizi Ramazan'ı Şerif'e kavuşturmuş.
Aynı şekilde sevdiklerimizde, ailelerimizle, dostlarımızla birlikte sağlık afiyet ve emniyet içinde bayrama da ulaştırmasını niyaz ediyor, rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı bu mukaddes ruhuna ve temsil ettiği manaya göre idrak etmenin gayreti içindeyiz.
Geçen hafta istanbulumuzun sembollerinden biri olan Büyük Çamlıca Camii Külliyesi'nde İslam Medeniyetleri Müzesi'nin açılışını gerçekleştirdik.
Muhteşem mazimizi bugüne ve geleceğe taşıma, insanımızda buluşturma adına çok önemli bir adımı olan bugün açılışını yaptığımız Ayasofya Fatih Medresesi ile izleri silinmek istenen bir eseri daha hamdolsun yeniden şehrimize kazandırıyoruz.
Burası İstanbul'un Fethi'nin akabinde Ayasofya'nın bitişiğinde şehrin ilk medresesi olarak hizmete açılmıştır. İlk müderrisi Molla Hüsrev olan medrese de Ali Kuşçu da ders vermiştir. Ali Kuşçu'nun burada ders verdiği medresedir.
Farklı tarihlerde ki bakım onarım ve İnşalarla 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam etmiştir. Daha sonra bir müddet de az önce ifade edildiği gibi Öksüzler Yurdu olarak kullanıldıktan sonra görüntüyü bozduğu gerekçesiyle yıkılmıştır.
Ayasofya'yı kimliğinden kopararak müzeye çeviren zihniyet maalesef bu medresede tahammül edememiştir. Fatih'in bakiyesi olan yıllarca ilim irfan yuvası olarak hizmet veren bu tarihi medrese sessiz sedasız ortadan kaldırılmıştır.
Oysa her vakfiye aynı zamanda bizlere tevdi edilmiş bir emanettir. Buna rağmen Türkiye ecdat yadigarı eserlerin ne kültür ve medeniyet mirasımızın korunması yaşatılması noktasında iyi bir imtihan verememiştir. Özellikle tek parti zihniyetinin bu konuda sabıkası oldukça kabarıktır.
Bu dönemde batılılaşma adına yapılanlar hem milli bünyemizde hem de milletimizin hafızasında çok derin yaralar açmıştır. Bizans batıdan çok batıcı milletin değerleriyle kavgalı bu zihniyet binlerce yıllık kültür hazinemizi kıymetini de bilememiştir.
Ayasofya Fatih Medresesi'nde olduğu gibi kimi zaman iman karanlıktan kimi zaman gafletten kimi zamanında rövanşist anlayışla tarihi eserler yıkılmış içindeki adide sen kaybolup gitmiştir. Asırlara meydan okuyan yüzlerce cami satılmış kiraya verilmiş ya da müze, depo ağır olarak kullanılmıştır. Hele hele şu Suriçi var ya Fatih Suriçi burası işte 800'e yakın mescidin olduğu bir yer ve buralardaki bu mescitler maalesef büyük bir çoğunluğu yıkılmış satılmıştır.
İşte o tek zihniyet döneminde Kur'an kurslarımız kapatılmış ilim irfan ve hikmet merkezlerinin kapısına kilit bulmuştur. Öyle ki tarihi medeniyetimize milletimizin ruh köküne ait ne varsa gerilik numunesi denilerek tasfiye edilmek istenmiştir.
Bugün bu açılışta sadece emanete sahip çıkmıyoruz, aynı zamanda tek parti zihniyetinin tarihimizde sürdüğü bir utanç lekesini daha ortadan kaldırmanın bahtiyarlığına yaşıyoruz. Hizmete açtığımız eser 86 yıl önce yıkılan medresenin o dönemki mimari özelliklerine ve malzemelerine sadık kalınarak yeniden yapılmıştır.
Yaklaşık 4 buçuk asır boyunca sayısız alimin yetişmesine vesile olan Ayasofya Fatih Medresesi bundan sonra da bir eğitim-öğretim yuvası olarak hizmet verecektir. Fatih Sultan Uygulama ve Araştırma Merkezleri'nin faaliyet göstereceği medresemiz de inşallah yarının alimleri münevverleri bilim insanları araştırmacıları yetişecektir.
Bu güzide eserin 13 ay gibi çok kısa sürede istanbulumuza ve ülkemize kazandırılmasında emeği geçen bakanlığımızı, kurumlarımızı, yüklenicileri, işçisinden mühendisine mimarına herkesi tebrik ediyorum.
Rabbime bizlere Ayasofya'yı Kebir Camii Şerif'inden sonra Sultan Fatih'in bir emanetini de ihmal etme imkanı verdiği için hamd ediyorum. Bugün ayrıca medresemiz de birlikte Geleneksel Sanatlar ve Milli Birlikte Hat Sergisi'nin de açılışını gerçekleştiriyoruz.
Hat, tezhip, çini gibi kadim estetik mirasımızın seçkin eserlerinin yer aldığı bu serginin de hayırlı olmasını diliyorum.
Cemil Meriç abi ben şöyle çınarları görünce hemen o aklıma geldi. Aynen şu ifadeleri kullanıyor, kökleri ile yaşar insanlarda böyle buyurdu. Milletleri yaşatan zamanın yıkıcı yozlaştırıcı etkileri karşısında ayakta tutan kökler kültür ve ilim alanındaki 1 yıllık tarihi olan milletimizin çok yönlü köklü zengin ve gerekli bir kültürel hazinesi vardır. Zaman ilerledikçe gelişen bu kültür hazinesi yaşadıkları onca saldırıya ve yıkıma rağmen ecdadımızın asırlar boyunca var olmasını sağlamıştır.
Son 20 yıldır attığımız adımlarla hem kadim değerlerimizi iyi etmeye hem de köklerimiz de bağlarımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Eğitimden akademiye kültür ve sanattan mimari ye kadar her alanda maziden atiye uzanan sağlam köprüler kurbanın gayretindeyiz. Hayat pınarlarımızda irtibatınızı ne kadar muhkem hedeflerimize o derece hızlı varabilir, geleceğimizi o derece güvenle bakabiliriz. Özellikle Batı kültürü ve hayat tarzının tüm dünyayı istila ettiği günümüzde açtığı kimliğimizi koruyarak varlığımızı sürdürebilme mizin başka yolu yoktur.
Bu konuda ilim ve kültürel babamızdan tarihçilerimiz e siyaset kurumundan belediyelere sanatçılarımız vakıflara sivil toplum kuruluşlarına kadar ülkemizin tüm kesimlerine önemli görevler düşüyor. Biz hükümet olarak üzerimize düşenleri yaparken buraları asıl sizlerin yaşatacağını canlı tutacağını da hatırlatmak istiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum."
Hibya Haber Ajansı