Fransa seçimlerinde ikinci turda çıkış tahminlerine göre oyların %58,2'sini alarak seçimin galibi piyasaların daha makul aday olarak gördüğü Macron olurken; Le Pen %41.8 aldı. Macron, yirmi yıl sonra ikinci bir dönem için yeniden seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Le Pen, çıkış anketinin yayınlanmasından birkaç dakika sonra yenilgiyi kabul etti.

 

İlk turda; Cumhuriyetçilerin adayı Valérie Pécresse, %5'in altında oy aldı; bu, partinin veya onun Gaullist seleflerinin tarihindeki en kötü sonuçtu. Paris belediye başkanı Anne Hidalgo oyların %1,75'ini alarak Sosyalist Parti (PS) tarihindeki en kötü sonucu elde etti. Sol kanat La France Insoumise'den (LFI) Jean-Luc Mélenchon ilk turda %21,95 oyla üçüncü, ikinci sıradaki Le Pen'in ise %1,2 gerisinde kaldı. Bu adayların oyları ikinci turda büyük oranda Macron’a gitti. Aşırı sağı temsil eden ve genelde düşük gelirliler, yabancı karşıtları ve AB karşıtlarından beslenen Zemmour’un oyları ise ikinci turda Le Pen’in aldığı oyların kaynağını oluşturdu. Fransa’nın iki turlu seçim sistemi uç grupların kazanmasına bu aritmetik itibariyle izin vermiyor ve sistemle barışık düzenin devamını sağlıyor olsa da, 2017’de de benzerini gördüğümüz üzere merkez eğilimler kan kaybediyor ve aynı İngiltere veya Almanya’da olduğu gibi merkez partiler en kötü oy oranlarına doğru geriliyor.

 

Finansal piyasalar Macron’un kazanacağına dair iyimserliği önceden hesap ettiğinden marjinal hareketler çok fazla olmayacaktır. Ancak sandıktan Le Pen çıksaydı (yarış 2017’den daha yakın geçti) Fransa ve Avrupa için siyasi bir deprem etkisi yaratacaktı. Le Pen, Frexit referandumu fikrini bir kenara atmış olsa da, programı, Macron'un tam tersine, Avrupa entegrasyonuna düşman olmaya devam ediyordu. Seçilmesi Fransa’nın AB’deki rolünün azalması ve Birleşik Krallık'ın 2016'da bloktan ayrılmasından bu yana birlik içindeki güç dengesindeki en büyük değişimi olmasına neden olabilirdi. Le Pen seçilmediği için Fransa’nın piyasa bazlı borçlanma maliyetlerinde bir artış etkisi olmayacaktır. Güney Avrupa, ekonomik açıdan Euro Bölgesi için sorunlu ve ECB’de Trichet dönemindeki 2011’deki borç krizi tetikleyicisi de buralardaki yayılma efektinden ileri gelmişti.

 

Piyasalarla barışık, sistemin devamını sağlayan ve elit kesim ile AB yanlılarını temsil eden Macron’un kazanması ve görece iyi seçim performansı sayesinde siyasete bağlı bir piyasa kötümserliği görmeyeceğiz. Bu da ana ekonomik hikayelere yönelebiliriz anlamına geliyor.

Kaynak Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı