Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Şanlıurfa ziyaretini TBMM’de Düzenlediği Basın Toplantısında Değerlendirmiştir.
Bu hafta sonu Şanlıurfa’ya bir ziyaret yaptık ve Şanlıurfa’da önemli temaslarda bulunduk. Şanlıurfa Barosu’nun düzenlediği İnsan Hakları İhlalleri konulu bir toplantıda konuşmacıydım ve Urfa medyasını, esnafını, STK’larını, siyaset kuruluşlarını dolaşarak halkımız ile sohbet ettik. Çok önemli sorunlar gördük. Basın mensuplarıyla yaptığım toplantılarda da bunları söyledim. Partimizdeki toplantılarda yaptığımız istişareler sonucunda önemli sonuçlara vardık. İlk olarak şu anda bölge şehirlerinde maalesef Türkiye’nin birçok yerinde devam eden bir kuraklık var. İnsanlar yağmur dualarına çıkıyor. Yağmur için Rabbimizden talepte bulunuyorlar. Tabi ki bu talepler yapılmalı ama öncesinde de insanların gereken tedbirleri alması lazım.
Atatürk Barajı’nın yanındaki Hilvan halkı sulama konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor!
Biz Hilvan’a gittiğimizde Hilvan halkının Atatürk Barajı, Fırat’ın sularına çok yakın olmalarına rağmen sulama kanalları konusunda çok önemli yetersizlikler yaşadıklarını ve topraklarını yeterli sulayamadıkları bilgisini aldık. Düşünün ilinizde büyük bir su deryası var ama kendi topraklarınızda sulama konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor.
DEDAŞ’ın bu anlamsız elektrik kesintilerinden dolayı çiftçiler çok büyük bir ıstırap içerisindeler.
Aynı zamanda bir DEDAŞ sıkıntısı olduğunu gördük. Urfalılar, İllallah etmiş durumdalar DEDAŞ’tan. DEDAŞ halkı inim inim inletiyor. Sırtını iktidara dayamış olan kurum, vatandaşın elektriğini olur olmaz zamanlarda keserek vatandaşı mahvediyor. Çok büyük şikâyet ver DEDAŞ’tan. DEDAŞ konusunda neden bir şey yapılmıyor? Demek ki DEDAŞ sırtını iktidara dayamış. Bu da birtakım açık veriler ile ortada. Bu konuda çok önemli eleştiriler var. DEDAŞ’ın bu anlamsız elektrik kesintilerinden dolayı çiftçiler çok büyük bir ıstırap içerisindeler. Sulama noktasındaki sıkıntılardan dolayı çiftçilik gerçekten çok zor durumda. Çiftçiler artan elektrik paraları, mazot paraları, DEDAŞ’ın elektrik kesintileri, su yetersizliği ve maalesef ki son haftalarda üzerine eklenen kuraklık nedeniyle çok sıkıntıdalar. Birçok çiftçi ile konuştuk. Artık gayretlerinin boşuna olduğunu, bu toprakları bırakıp gideceklerini ve boş yere kürek çektiklerini, anlamlı olmadığını, her şeyin çok pahalı olduğunu, gübrenin korkunç bir şekilde arttığını, mazotun müthiş bir şekilde arttığını, elektrik-su konusunda faturaların çok ağır bir şekilde geldiğini ve DEDAŞ’ın sık sık kesintileriyle perişan olduklarını söylüyorlar. Urfa halkı feryat ediyor. Bunun duyulması gerekiyor. Urfa’da tarım, çok bereketli topraklara sahip olmasına rağmen çok kötü bir duruma doğru gidiyor.
Urfa’nın o çok bereketli toprakları maalesef ki imara açılmadan dolayı betonlar ile doluyor.
Urfa’da betonlaşma var. Urfa’nın o çok bereketli toprakları maalesef ki imara açılmadan dolayı betonlar ile doluyor. Aslında eğer imara açacaksan sarp dağlık arazileri imara açmalısın, yoksa Urfa’nın o her yerde bulunmayan o çok mümbit topraklarında imar izni verilmesi çok büyük bir hatadır. Bundan dolayı şehrin görünümü değişiyor. Şehrin görünümü ve tarım ağırlıklı yönü değişiyor ve betonlaşma olduğunu görüyoruz. Tüm bunlardan dolayı Antep fıstığı ağaçlarının kesildiği haberleri geliyor. Geçtiğimiz gün Karaköprü’de bir imara açılan alanda fıstık ağaçlarının yoğun bir şekilde kesildiğini üzüntüyle gördük. Biz ağaçları yaşatmaya çalışırken, o mümbit arazilerine boş yere verilen imar izinleri ile fıstık ağaçlarının o uzun yıllar boyunca ancak verimli bir hale gelene kadar bekletilen o fıstık ağaçlarının kesildiğini, o mümbit topraklarda betonların oluştuğunu görmeye başladık ve bu noktada Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfa Belediyesi’ni uyarıyorum. Biz bunları takip ediyoruz. İmara, ranta dayalı bu anlayışı kınıyorum.
İsot Urfa’nın milli besinidir ve fiyatının müthiş bir şekilde arttığını gördük.
Urfa’da isot son derece önemli bir besindir. Tüm yemeklerde kullanılır. Urfa’nın milli besinidir ve fiyatının müthiş bir şekilde arttığını gördük. Esnafla oturduk, konuştuk. Halkımız ile konuştuğumuz zaman ekonomik sıkıntılarının tavan yaptığını gördük, insanlar inim inim inliyorlar. Bir işçi kardeşimiz ile konuştuğumuz zaman asgari ücretteki artışın hiçbir anlamının olmadığını, çünkü enflasyonun yoğun bir şekilde arttığını gördük. Balıklıgöl civarındaki esnaf ile ve binlerce esnafı dinlediğimiz zaman da Urfa’nın sahipsiz olduğu gerçeğinin yoğun bir şekilde vatandaşlarca altının çizildiğini gördük.
Urfa’da kasaplar ile görüştüğümüz zaman hayvancılığın bitmiş olduğunu gördük.
Urfa’da kasaplar ile görüştüğümüz zaman hayvancılığın bitmiş olduğunu gördük. Bir kuyruk yağının bile ciğer fiyatlarını aştığını, 120 TL’yi bulduğunu, ciğerin kilosunun 100 TL iken, kuyruk yağının kilosunun 120 TL’yi bulmasının da bölge ekonomisini etkilediğini çünkü turistik bir alanda, yemek kültürünün olduğu bir alanda bu fiyatların yükselmesinin hem üretici hem tüketici açısından çok önemli zararlara yol açtığını da gördük. Her kesimden insanlarımız ile konuştuk. Esnafla, çiftçiyle, çalışanla, üretenle, tüketenle, herkesle konuştuğumuzda iş yerlerini kapatma hazırlığı içerisinde olan esnafları gördük. Artık çiftçiliği bırakacağım, diyen çiftçileri gördük. Umutsuz olan gençleri gördük.
Üniversiteyi bitirdiği halde boş gezen maalesef üniversite mezunu gencecik arkadaşlarımızı gördük.
Maalesef gençler ülkenin birçok tarafında olduğu gibi yurt dışına gitme hayaliyle yanıp tutuşuyorlar. Üniversiteyi bitirdiği halde boş gezen maalesef üniversite mezunu gencecik arkadaşlarımızı gördük.
Urfa halkının da bizi sevgiyle saygıyla kucakladığını da gördük
Esnafın durumu ile ilgili hem Urfa’da Hem Hilvan’da esnaf ile konuştum. Esnafın önemli şikâyetlerinin olduğunu dinledik. Bu arada Urfa halkının da bizi sevgiyle saygıyla kucakladığını da gördük. Bunun için teşekkür ederim tüm Urfa halkına. Hilvan’da yaptığımız temaslarda sadece tarım yapma imkânları olan bir ilçenin aslında bu imkânlarının da elinden alındığını, gittikçe fakirleştiğini ve işsizlik oranlarının da tavan yaptığını da üzülerek gördük.
Urfa turizmde olması gereken noktanın çok uzağındadır
Urfa’nın tarihi Gümrük Hanı’nı gezdik. Urfa’nın aslında tarihi ve turistik yönleriyle muazzam bir şekilde 5-6 milyon kişiye her yıl ev sahipliği yapacak bir kapasitede bir şehir. Turizm altyapısı çok yetersiz ve kamu görevlilerinin bu meseleye bakış açılarının eksikliği söz konusudur. Urfa bu nedenlerle turizmde olması gereken noktanın çok uzağındadır. Aslında Urfa için birçok dezavantajlı durum olmasına rağmen, yüksek nüfus, kentte ayrıca 1 milyona yakın Suriyeli vardır, turizm gelirleriyle iyi bir yere gelebileceğini düşünüyorum. Şanlıurfa Barosu’nun ev sahipliğinde yaptığımız konuşmada da ağır insan hakları ihlallerinden bahsettik.
Şanlıurfa Barosuna da buradan bu vesile ile teşekkür ederim. Birçok medya kuruluşunu gezerek Urfa temaslarımız hakkında bilgiler verdik. Görüyorsunuz, imara açılan yerlerdeki rant anlayışından dolayı kesilen fıstık ağaçlarını tespit ettik.
Suriyelilerin yoğun bir şekilde bölgede bulunmasının getirdiği bazı yükler ve sorunlar var. Bu insanlar bir nefret objesi olarak görülmemelidir.
Urfa’nın ağır sorunları olarak işin doğrusu Suriyelilerin yoğun bir şekilde bölgede bulunmasının getirdiği bazı yükler ve sorunlar var. Suriye’den Türkiye’ye akın eden mülteciler, göçmenler birtakım illerde toplanmış durumdalar. Adana, Hatay, Kilis, Antep ve en başta da Urfa olmak üzere son derece yoğun bir şekilde bölge illerinde Suriyeliler bulunmaktadır. Bu bölgedeki yoğun yığılımı azalmak gerekmektedir. Çok yüksek kapasite üstü bir yığılma var. Bu yığılımı dağıtmak gerekmektedir.
Bir göç politikasının oluşturulması gerekmektedir. Günlük bir politika ile iktidar, yerine göre bu Suriyelileri şantaj malzemesi olarak Pazarkule’den “Salarım haa bak onları.” diyerek Batı ülkelerinin gözünü korkutan bir araç olarak görüyor. Bazı zamanlarda ise, “Onlar bizim muhacir kardeşlerimizdir.” diyor. Bu politikalardan vazgeçerek kalıcı bir göç politikasının oluşturulması lazım. Bir Göç Bakanlığı’nın kurulması gerekmektedir. Çünkü bu çok büyük bir yüktür. Tabi ki bu politikaların olmamasından, bölgeye aşırı bir yığılmadan dolayı ve birtakım da şehir efsanelerinden dolayı, bu şehir efsaneleri nelerdir, AB ülkelerinin Suriyelilere destek verdiği ortada ancak bunları tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin yardımlarıymış gibi görmek eğilimi söz konusudur sivil toplumda ve Urfa halkında. Bütün bunlar Urfalılar ile Suriyelileri karşı karşıya getirmektedir. Suriyelilerin istenmeme oranları artmaktadır. Yalnız bu mesele, istemiyoruz, gitsinler, demekle çözülecek bir mesele değildir. Bu tür tavırlar ulusal ve uluslararası hukuka aykırıdır. Birtakım siyasetçilerin oy rantı için, Suriyelileri alıp, torbaya koyup göndereceğiz, demekle bu mesele çözülmez. Bu mesele uluslararası hukukun konusudur. Öyle popülist söylemlerle kimse bir yere varamaz. Bu konuda iktidar, etkin çözümleri bulmak zorundadır. Bu insanlar bir nefret objesi olarak görülmemelidir. Çözüm, hukuka uygun bir çözüm olmalıdır. Urfa’da artan bir gerginlik olduğunu gördük. Eğer iktidar gereken göç politikalarını yürürlüğe koymazsa bu gerginlik patlamalara yol açabilir. Buradan da bu uyarıyı yapmış olalım. İktidar, Suriyelileri ülkeye kabul ettikten sonra düzgün bir göç politikası oluşturmayıp halkla Suriyelileri karşı karşıya getirirse bunun faturasının mazlum insanlar ödeyecektir. Bu sıkıntılar olduğu zaman, iktidarın bu yanlış politikaları daha bir ortaya çıkacaktır. Zarara uğrayanlar maalesef zarara uğramış olacaktır.
Urfa’da tarım arazilerinde çalışacak göçmen işçilerin çocukları yeterli eğitim alamıyorlar.
Urfa’da tarım arazilerinde çalışacak göçmen işçilerin sorunları son derece önemlidir. On binlerce kişi tarım arazilerinde çalışmak üzere başka illere gidiyorlar, geliyorlar, bu gidiş gelişler nedeniyle bu işçilerin çocukları yeterli eğitim alamıyorlar. Bu noktada oldukça önemli sıkıntılar var. On binlerce kişinin durumu böyle. Mevsimsel tarım işçilerinden bahsediyoruz. Gittikleri illerde de açıkçası otomasyona geçildiği için insan gücüne olan ihtiyaç azalıyor. Bu nedenlerle bu insanların da işsiz kalma ihtimalleri yükseliyor.
Urfa’dan seçip Ankara’ya gönderdiği iktidar vekillerinin maalesef hiç etkin olmadıklarını, Urfa sorunlarıyla ilgilenmedikleri konusunda son derece önemli şikâyetler aldım.
Böyle bir gerçeklik de vardır. Bunun da altını çizmiş olalım. Urfa’da biz önemli bir sahipsizlik sorunu olduğunu gördük. İktidara en çok oy veren illerden birisi de Şanlıurfa’dır. Buna rağmen halkın sorunlarıyla ilgilenilmeyen, tepeden bakılan bir şehir. Maalesef Urfa siyaseti, Ankara’dan yönetilmektedir. İnsanların Urfa’dan seçip Ankara’ya gönderdiği iktidar vekillerinin maalesef hiç etkin olmadıklarını, Urfa sorunlarıyla ilgilenmedikleri konusunda son derece önemli şikâyetler aldım. İktidar maalesef Urfa’ya bir oy deposu olarak bakıyorlar. Bölgedeki feodal anlayışlar, demokratik bilincin yükselmemesi, demokratik katılımın artmaması dolayısıyla da halkın bu iktidar ve siyasetçilerin yanlış anlayışlarına yönelik etkin eleştirileri mevzu bahis olmuyor. Urfa ziyaretlerimiz için söyleyeceklerimiz bunlardır.
Ben aynı zamanda bir Urfalı milletvekiliyim! Haksızlıkların giderilmesine karşı mücadele vereceğiz.
İleride de Urfa ile ilgili söyleyecek çok şeylerimiz olacaktır. Ben aynı zamanda bir Urfalı milletvekiliyim ve Urfa siyasetini takip ettiğimde çok önemli bir siyasetsizlik, tepeden inme emirlerin vuku bulduğu bir şehir gördüm. Tüm bunlara karşı ve haksızlıkların giderilmesine karşı mücadele vereceğiz.