Aralarında dünyaca ünlü yazarların da yer aldığı 1128 akademisyenin bir araya gelerek oluşturdukları Barış İçin Akademisyenler Girişimi üyeleri, devletin Kürdistan'da sürdürdüğü savaşa karşı yayınladıkları "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiri sonrası başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP'li siyasiler ve onların güdümünbdeki medya ve çeşitli kesimlerin hedefi haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış istedikleri için "sözde aydınlar",  "aydın müsveddeler" tanımlamasında bulunduğu Türkiye'nin en saygın bu akademisyenlerini "ihanet" etmekle suçladı.

 

Erdoğan'ın akademisyenleri hedef göstermesinin ardından harekete geçen Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) ise "Teröre destek veren bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacak" şeklindeki açıklaması ile akademik özgürlüğü hiçe saydı.

YÖK'ün bu açıklaması birçok kesim tarafından eleştirilirken, kendisi de hedef haline gelen akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, YÖK'ün ve Erdoğan'ın açıklamalarına yanıt verdi.

 

'Türkiye'de barışı tahsis etmeyi amaçlıyoruz'

 

Bildirinin yayınlanması öncesinde bu tip saldırıların olacağını öngördüklerini belirten Prof. Dr. Yeşildere, barış isteyen akademisyenler olarak, Türkiye'de barışın tahsis edilmesi, çözüm sürecine tekrar dönülmesi ve masaya oturulması konusunda, bilimsel yönde araştırmalar geliştirerek dünyadaki buna benzer örneklerin Türkiye'de uygulanmasını sağlamayı amaçladıklarını söyledi.

 

'İmza atan akademisyenlerin birçoğu o bölgelerde araştırmalar yapmışlar'

 

Özellikle, Kürdistan ve Suriye'de var olan iç savaşın Türkiye'ye sıçramaması ve o bölgede Türkiye devletinin daha duyarlı davranması konusunda birtakım fikirler üretip barışa davet ettiklerini ifade eden Yeşildere, ancak son gelinen noktada Türkiye'nin 7 Haziran sonrası daha karmaşık bir duruma gitmeye başladığını ve şiddettin giderek tırmandığına ve katliamların başladığına dikkat çekti.

 

Yeşildere, "Üniversite çok önemli bir kurum. Üniversiteler akademik özgürlüklerin olduğu bir alan ve bilimsel araştırmaları takip eden birçok sosyal, siyasal bilimci arkadaşlarımızın ürettiği bilgilerin topluma aktarılması gereken yerler. Hepimiz biliyoruz ki ana akım medya Kürdistan'da neler olduğunu yansıtmıyor. Ancak, Kürdistan'da yaşananları tarafsız gözlemlerle açıklayabiliriz. Sayın Cumhurbaşkanı bizim Kürdistan'ı bilmememizle suçluyor. Ancak, imza atan akademisyenlerin birçoğu o bölgelerde hem araştırmalar yapmışlar hem de Kürt halkına sahip çıkmak üzere çeşitli zamanlarda gitmişlerdir. Kürdistan'daki halkın taleplerini de biliyoruz. Barışa nasıl dört elle sarıldıklarını da biliyoruz. Ama şu son gelinen noktada sokağa çıkma yasakları devam ediyor ve yüzlerce sivil katledildi. Bu, hiçbir şekilde affedilebilir bir durum değil. Bu, bir insanlık suçudur" diye konuştu.

 

'Akademi savaşa karşı artık susmamalı'

 

Bu sözlerinin yanı sıra "Yaşananları görmezlikten gelmek, akademinin büyük sorumsuzluğu olurdu" diyen Yeşildere, akademisyenler olarak sorumluluk üstlendiklerini vurguladı.

 

Yeşildere, suçlanıp hedef gösterilmelerine rağmen yayınladıkları bildiriye dönük imzaların gelmeye devam ettiğini de paylaştı. Yeşildere, "Bundan sonra da yeni bir imza grubunun bu açıklamaya destek olarak imzalayacağını da biliyoruz. Akademi savaşa karşı artık susmamalı. Türkiye'de gelişen bu olayları topluma aktarmalıdır" dedi.

 

'Üniversitelerin görevleri yapılan araştırmaların topluma aktarılmasıdır'

 

YÖK'ün akademisyenler için "hukuk çerçevesinde gereği yapılacak" açıklamasını da değerlendiren Yeşildere, 12 Eylül askeri darbe döneminde de üniversitelerin tehlikeli bir alan olarak görüldüğünü hatırlattı. Yeşildere, üniversitelerin neden "tehlikeli" görüldüğünü ise şu sözlerle açıkladı: "Çünkü üniversitenin olmazsa olmazı akademik özgürlüktür. Hiçbir vesayetin altında olmaz üniversiteler. Bu akademisyen için de öğrenciler için de böyledir. Yapılan araştırmaların topluma aktarılması birçok siyasi, askerin, radikal dincilerin hoşuna gitmeyebilir. Zaten üniversitelerin görevleri de budur. Dünyadaki sorunların nasıl çözüleceği konusunda bilgileri topluma aktarır. Biz bu görevi üstlenmeye çalışıyoruz."

 

'Akademisyenleri susturmak her siyasi iktidarın amacı'

 

80'li yıllarda yaşanılan darbenin üniversiteleri gerilettiğini ve YÖK'ün de o zamanlar kurulduğunu söyleyen Yeşildere, "Ama ne yazık ki siyasi iktidarlar bugüne kadar YÖK'ü istedikleri gibi kullandılar. Çünkü, üniversite akademik özgürlüğünden dolayı birçok siyasiye, askeri rejime ve radikal kesimlere uygun düşmeyen açıklamalar yapar. O nedenle korkulur üniversitelerden. Üniversiteyi zapt u rapt altına almak akademisyenleri susturmak her siyasi iktidarın amacı olmuştur. AKP, iktidara geldikten sonra 3 kez 'YÖK'ü değiştirip üniversiteleri demokratik bir yapıya kavuşturacağız' demesine karşı hem siyasi vesayeti üniversitelerde uygulamıştır hem de rektörlerin hepsini kendi atamıştır" ifadelerini kullandı.

 

'Genç akademisyenler imza attıkları için istifaya zorlanıyor'

 

Cumhurbaşkanı'nın tehditlerinin ardından üniversite rektörlerinin sanki emir almışçasına özellikle genç akademisyenlerin üstüne yasadışı bir söylemle gittiğini de dile getiren Yeşildere, rektörlerin genç akademisyenlere, barış için imza verdikleri için 'ya istifa et ya imzanı geri çek' diye baskı yaptığını söyledi.

Bu durumun bireyin özgürlük alanına girmesi anlamına geldiğini kaydeden Yeşildere, "Barış isteyen bir akademisyene savaş isteyen bir rektör 'bu bildiriye imza atma' demekle savaşın devam etmesini istiyor demektir" dedi.

 

'Savunmamız metnimizdir'

 

Yeşildere, YÖK'ün akademik özgürlükleri tam kavrayamadığını da vurguladı. YÖK'e "Akademik özgürlük nedir?" diye soran Yelşildere, imza atan akademisyenler hakkında olası bir soruşturma açılmasını doğru bulmadığını belirterek, "Bizim en iyi savunmamız da zaten kendi metnimizdir. Bu metinle suç işlediğimizi söyleyenlere ben de şunu söyleyebilirim. O metin suç unsuru olan bir metin değil, barış isteyen, masaya dönülmesini talep eden bir açıklamadır" diye konuştu.

 

 

'Cumhurbaşkanı bize kızacağına akademiye kulak vermeli'

 

Rektörlere ise "Bir toplumda akademik özgürlükler kullanılamıyorsa o üniversitede demokratik bir yapının olduğunu söylemek mümkün değildir.  Dolayısıyla;  bu gençlerimize daha çok sahip çıkmalı ve ileride tarihe baskıcı ve teokratik bir yapıda davranmasınlar rektörler" sözleriyle çağrıda bulunan Yeşildere, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ise kendilerine kızıp azarlayacağına, baskı uygulayacağına akademiye kulak vermeye davet etti.

 

(diha)