İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Cumhuriyetimizin esas sahibi ve bekçileri,
Memleketimizin iyi ve cesur gençleri,
Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Ekranları başından, internetten, sosyal medyadan, bizi dinleyen,
aziz milletimize, selam olsun!
Anadolu’nun bağrından, Toroslar’ın eteklerinden, Doğu’nun kalbinden,
Edirne’den Kars’a kadar, kalbi memleket için atanlara, selam olsun!
Hürriyeti; Namık Kemal gibi,
Meşvereti; Ahmet Rıza gibi,
Müsavatı; Nezihe Muhiddin gibi savunanlara selam olsun!
Bağımsızlığın ateşi, Tıbbiyeli Hikmet’in inancından,
Kurtuluşun neferi, Çuhadar Ali’nin kararlılığından,
Cumhuriyetin siperi, Şehit Öğretmen Kubilay’ın cesaretinden, güç alanlara selam olsun!
Ziya Gökalp’in, Yusuf Akçura’nın, Mehmet Emin Yurdakul’un fikrinden beslenen,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün çocuklarına selam olsun!
Her 18 Mayıs gecesinde, sabahı heyecanla ve umutla bekleyen yüreklere,
Yarın doğacak olan kurtuluş güneşini, hasretle bekleyenlere, selam olsun!
Bugün, bizleri, Yüce Meclisi’mizin çatısı altında bir araya getiren,
o ilk adıma, o kutlu iradeye ve şanlı mücadeleye şükürler olsun!
Bizler;
Bırakın anmayı, Atatürk’ün isminden bile rahatsız olanlara inat,
O’nu anmaya devam edeceğiz.
Bizler;
Cumhuriyet Bayramı haftasında, terörist rahatsız olmasın diye,
Atatürk resmini ve Türk bayrağını kaldırtanlara inat;
O’nun mirasını yaşatmaya devam edeceğiz.
Bizler;
19 Mayıs haftasında, Atatürk Havalimanı’na, dozerleri sürenlere inat;
O’nun, Türkiye için ortaya koyduğu, o büyük vizyonu, hayata geçirmek için,
Durmadan çalışmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
İstiklal kahramanlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Yüce Allah, bizi onlara karşı mahcup etmesin.
19 Mayıs, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!
Aziz milletim;
Uzun zamandır ülkemizin üzerinde;
Ağır ve kasvetli bir bulut geziyor.
Ekonomiden eğitime, dış politikadan güvenliğe kadar, her alanda,
sayısız dertle boğuşuyoruz…
Üstelik bunlar yetmezmiş gibi;
İktidarın, kendi beceriksizliğini gizlemek için, suni olarak oluşturmaya çalıştığı;
Kutuplaştırmaya, baskıya, korkuya dayalı bir siyasi iklimle,
ve çirkin bir dille mücadele ediyoruz.
Memleketin dört bir yanı, kan ağlarken;
Sarayda sefa süren utanmazlarla,
hak yiyen yandaşlarla,
liyakatsiz atamalarla,
Saçma sapan açıklamalarla,
akıl dışı kararlarla,
ve nobran tavırlarla karşılaşıyoruz.
“Yiyecek ekmeğim yok” diyenin, “nankör”;
“Tarlamı ekemiyorum” diyenin, “terörist”;
“Özgür olmak istiyorum” diyenin, “hain”;
“Geçinemiyorum” diyenin de, “şükürsüz” ilan edildiği,
yaftacı bir propagandaya maruz kalıyoruz.
Annelerin dertleri, endişeleri bilinmesin diye,
Babaların sıkıntıları, göz yaşları, konuşulmasın diye,
Gençlerin hayalleri, istekleri, duyulmasın diye,
Ez cümle;
Milletimizin çilesi, bitmesin diye uğraşan,
Milletinden tamamen kopmuş bir iktidarla, karşı karşıyayız.
Ve nitekim artık, geldiğimiz noktada;
elini attığı her şeyden, yeni bir kriz çıkartan,
milletimize vereceği hiçbir şeyi kalmayan, Bay Kriz ve arkadaşlarının;
tutunacak tek bir dalları kaldı.
O da; duygularımız…
Biliyorsunuz, uzun bir zamandır;
Geçmiş kavgaları körükleyerek,
En kıymetli değerlerimize saldırarak,
Kinden, düşmanlıktan ve öfkeden beslenerek,
devletimizin imkanlarını da, kendi çıkarlarına kullanarak,
iktidarda tutunmaya çalışıyorlar.
Sandıktaki kaçınılmaz sondan, kaçmaya çalışıyorlar…
İşte tam da bu nedenle;
Ben ve arkadaşlarım, 20 Ocak 2020’de, bir karar verdik.
Türk siyasetini, içine saplandığı, bu kayıkçı kavgasından çıkartmak için;
Seçmeni, yeniden velinimet yapmaya, karar verdik!
Milletimizin yaşadıklarını, umursamayanların devrine, son vermek için;
Milletin derdini, sesini ve taleplerini, tüm Türkiye’ye duyurmaya, karar verdik!
Dedikodulardan bıktık!
Yalanlardan usandık!
Memleketin hiçbir derdine, çare olmayan,
suni kavgalardan sıkıldık!
Ve Anadolu’yu karış karış dolaşmaya, karar verdik!
Bu yüzden, 20 Ocak 2020’den beri yollardayız.
Memleketimizi, il il, ilçe ilçe, sokak sokak geziyoruz.
Siftahsız, seftesiz, esnaflarla oturuyoruz.
Çocuğunun geleceği için endişelenen, annelerle konuşuyoruz.
Atanamayan öğretmenlerimizin, öğrencilerine olan hasretini dinliyoruz.
Âdeta, “Ak Partili İşe Alım Merkezi” olan mülakatların,
yaşattığı mağduriyetlere şahit oluyoruz.
Kitap parasını denkleştirmekte zorlanan çocuklarımızla,
İş bulsa bile, geçinemeyeceğini düşünen, gençlerimizle dertleşiyoruz.
Yani bir dokunuyoruz, bin ah işitiyoruz…
Ak Parti iktidarı, bizden sadece;
Paramızı, hakkımızı, kaynaklarımızı çalmadı…
Aynı zamanda;
Mutluluğumuzu, umudumuzu ve hayallerimizi de çaldı.
Anadolu artık, o eski Anadolu değil…
Tanımadığı yüzlere bile, gülümseyen;
Sabahları dükkânını, umutla açan;
Birbirinden selamını, eksik etmeyen;
O Anadolu, artık yok…
Çünkü artık hiç kimse;
gülümsemek için bir sebep bulamıyor.
Çünkü artık hiç kimse;
dertlerinden kafasını kaldıramıyor.
Çünkü artık insanlarımız;
güne nasıl başladığını değil, günü nasıl bitireceğini düşünüyor.
Kirasını, kredi kartını, elektriğini, suyunu, taksitlerini,
tarlasına atacağı gübrenin parasını,
traktörün mazotunu,
hayvanının yemini, ilacını,
nasıl denkleştirip, ödeyeceğini düşünüyor.
Gök mavi, dağ yeşil, tarla sarı olan memleketimizde…
Bugün artık;
Gök gri, dağ delik deşik, tarla ise boş duruyor…
Sevgili gençler;
Ak Parti iktidarının, ülkemizi içine soktuğu bu sarmaldan,
en çok da, siz etkileniyorsunuz.
Önünüzdeki, fırsatlarla dolu koskoca bir ömrün, heyecanını hissetmeniz gerekirken;
her birinizin yüzünde, derin bir hüzün görüyorum.
Bu hüzün, Karabük’te;
işlettiği kafede, borçlarla boğuşan gencimizin hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Mardin’de;
Tableti olmayan, internete ulaşamayan, 10 yaşındaki Enes’in hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Malatya’da;
KPSS’den, 81 puan almış olmasına rağmen,
tekstil fabrikasında çalışan, genç kadının hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Tokat’ta;
Yemek ve yol masrafından sonra, elinde,
arkadaşlarıyla, bir kahve içecek parası bile kalmayan, gencimizin hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Erzurum’da;
Geceleri, başını yastığa koyduğunda, uyuyamayan,
geleceğinden endişe duyan, 16 yaşındaki evladımızın hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Ordu’da;
90 liralık kitap parasına, 20 liralık defter parasına dertlenen,
Atakan’ın hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Bursa’da;
Aldığı 16 bin lira krediyi,
27 bin lira olarak, nasıl ödeyeceğini düşünen, gencin hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, İstanbul’da;
Metroya kaçta binebileceğini,
Hangi sokaktan yürüyeceğini,
Sapığın biri tarafından, videoya alınıp alınmadığını,
düşünmek zorunda kalan, genç kadınların hüznüyle, aynı hüzün!
Mahkûm edildiğiniz, bu hazin tablo yetmiyormuş gibi;
Bir de üstüne, gençliğini hakkıyla yaşamamış adamların,
Boş nasihatlerine, üst perdeden ayarlarına,
ve buyurgan tavırlarına, maruz kalıyorsunuz.
Kimi zaman hayat tarzınıza,
Kimi zaman bakış açınıza,
Kimi zaman gururunuza,
Hatta telefonunuza kadar uzanan, kirli bir el ile, mücadele ediyorsunuz.
Ama şunu bilin ki;
Bu mücadelede, asla yalnız değilsiniz!
Asla kimsesiz değilsiniz!
Asla sahipsiz değilsiniz!
Onlar sizi, şımarık ilan etmek istiyor.
Oysa siz sadece, emeğinizin karşılığını almak istiyorsunuz; biz biliyoruz.
Onlar sizi, ülkeden kaçmakla suçluyor, hatta, hain ilan ediyor.
Oysa siz, ülkenizden koparılmış hissediyorsunuz; biz biliyoruz.
Onlar sizi, umursamazlıkla suçluyor.
Oysa sizin, dertleriniz, kaygılarınız, acılarınız var; biz biliyoruz.
Onlar sizi, kolaycılıkla suçluyor.
Oysa siz, karşınıza duvarların dikildiği bu düzende,
her şeye rağmen, tutunabilmek için çabalıyorsunuz; biz biliyoruz.
Öfkelerinizi, endişelerinizi, hayal kırıklıklarınızı, emin olun ki anlıyoruz.
Siz sadece, kendiniz, ya da aileniz için değil;
Göz göre göre, ranta kurban edilen doğamız için de,
Açlığa, şiddete, zulme maruz kalan, hayvanlarımız için de dertleniyorsunuz.
Yandaşlara, peşkeş çekilen topraklarımız için de,
Har vurulup, harman savurulan, kaynaklarımız için de üzülüyorsunuz.
İthalata mahkûm edilen, tarım politikamız için de,
bir kişinin dostluk ilişkilerine endeksli, dış politikamız için de kaygılanıyorsunuz.
Hafızası, değerleri, itibarı, ayaklar altına alınan devletimiz için de,
Liyakatsiz yöneticilerin elinde, arpalığa dönen, kurumlarımız için de endişeleniyorsunuz.
Siz sadece, öznesi olduğunuz sorunlara değil;
Ülkemizdeki huzursuzluğa, yokluğa ve çaresizliğe de kafa yoruyorsunuz.
Mutsuzlukla mücadele ediyorsunuz.
Umutsuzlukla mücadele ediyorsunuz.
Ve mücadele etmekten artık yoruldunuz.
Sizler, Türkiye’de Türk olmaktan gurur duyan;
ama Türkiye’de yaşamaktan, artık yorulan gençlerimizsiniz.
Ve çok haklısınız!
Kızgınsınız, öfkelisiniz.
Çok haklısınız!
Kendinizi, camdan duvarlara sıkışmış,
gençliğiniz sizden çalınmış gibi hissediyorsunuz.
Çok haklısınız!
Hamasi sözlere, boş vaatlere inanmıyor,
bugün yaşadıklarınız için de, bizleri suçluyorsunuz.
Çok haklısınız!
Sayın Erdoğan;
Bu çocuklar sadece, hak ettiklerini istiyorlar.
Bu çocuklar sadece, gösterdikleri çabanın karşılığını almak istiyorlar.
Bu çocuklar;
razı olmayı, ikna olmayı değil;
mutlu olmayı istiyorlar.
Cebinde beş kuruş olmadan, utana sıkıla, ailesinin eline bakmayı değil;
Okudukları okulun, edindikleri mesleğin, yaptıkları işin, değerini görmek istiyorlar.
Yokluğa muhtaç olmayı değil;
çalışmayı, üretmeyi, kazanmayı istiyorlar.
Her sesini çıkarttığında, kafasına vurulmasını değil;
fikrinin dinlenmesini istiyorlar.
Ama sen, o koca kibrinle, bu istekleri artık anlayamazsın Sayın Erdoğan.
Bu istekleri, Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan anlar.
Çünkü;
Gece aç uyumanın, yokluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu,
Saray sefasına kapılan Sayın Erdoğan bilmez;
Bir yüzükle yola çıkan, Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan bilir.
Çünkü;
Bir tweet yüzünden tutuklanan gençlerimizin hislerini;
Yargıya emirler yağdıran, Sayın Erdoğan anlamaz.
Bir şiir okudu diye tutuklanan, Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan anlar.
Ama Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan artık yok.
Kendisi bu diyardan gideli çok oldu.
Bugün artık karşımızda, Beştepeli Bay Kriz var.
Ve Bay Kriz’in rant bürümüş gözlerinde,
ne geçlerimizin, ne de milletimizin, zerre değeri, zerre önemi yok.
Bu kadar basit.
Ama asla unutma Sayın Erdoğan:
Gençlerimizi ötekileştirerek, Türkiye’yi yönetemezsin!
Çünkü;
Türk devletinin kurucu ruhu, onlarda saklı.
Gençlerimizi düşmanlaştırarak, bizi bölemezsin!
Çünkü;
Türk milletinin mayası, onlarda saklı.
Gençlerimizi susturamaz, bastıramaz, yok sayamazsın!
Çünkü;
Cumhuriyetimizin mirası, onlarda saklı.
Sen onlara zulmettikçe, karşında bizi bulacaksın.
Senin elinde;
Milletine karşı kullanacağın her türlü imkan olabilir.
Varsın olsun.
Bizim de, kalbi milleti için atan, koca yürekli insanlarımız var.
Senin elinde;
Vesayetine aldığın devlet imkanları, devlet kurumları olabilir.
Varsın olsun.
Bizim de, vesayetin karşısında dimdik duracak, çelikten irademiz var.
Senin elinde;
Besleme medyan, trollerin, yandaşların olabilir.
Varsın olsun.
Bizim de arkamızda, bu büyük milletin, hayır duası var.
Hodri meydan!
Elinden geleni ardına koyma.
Zalimin zulmü varsa;
Türk gencinin arkasında da,
Kaya gibi duracak, sesini duyuracak, hakkını savunacak, İYİ Parti var!
Kimse endişeye kapılmasın.
Kimse enseyi karartmasın.
Kimse bu iktidarın arkasında,
tamir edilmez bir hasar bırakacağı ümitsizliğine düşmesin.
İlk seçimde çekip gidecek, bu yoz iktidarın ardından,
bu büyük millet, hak ettiği, huzuru ve refahı ivedilikle bulacak.
Kimse merak etmesin!
Çünkü bizler varız.
Hep birlikte varız.
Ve dimdik ayaktayız.
Birlikte çalışacak, birlikte üreteceğiz.
Ve hep birlikte, çok kısa sürede bu enkazı kaldıracağız!
Adaletle Özgürleşen,
Güvenle yaşayan,
Liyakatle eşitlenen,
Sevgiyle güçlenen,
Üreterek kalkınan,
Güçlü, zengin ve mutlu Türkiye’ye, el ele, kol kola, hep birlikte kavuşacağız.
Emin olun, çok az kaldı!
Türkiye’nin iyi ve cesur gençleri;
Bu duruma nasıl geldik, biliyor musunuz?
Bu duruma;
Cumhuriyetimizin değerlerini, bir türlü içselleştiremeyen,
Devlet yerine, şahsını,
millet yerine, yandaşını koyan,
“Biz” yerine, “ben” diyen,
bir çirkin anlayış yüzünden geldik.
Bu duruma;
Yoksulluğu kader,
Yolsuzluğu hizmet,
Tutsaklığı da, sadakat diye benimsetmeye çalışan,
bir kirli zihniyet yüzünden geldik.
Bu duruma;
Türk devletinin gücünü, Türk Milleti’nin iradesini,
Bir kişinin, iki dudağı arasına bırakan;
Meydanlarda, hamasi nutuklarla pazarlanan;
Ülkemizi uçuracağına, uçuruma götüren;
bir ucube sistem yüzünden geldik.
Biz o gün de;
Millet iradesine uzana ellere, “HAYIR!” demiştik.
Bugün de, “HAYIR!” diyoruz.
Biz o gün de;
Yüce Meclisimize vurulan prangalara, “HAYIR!” demiştik.
Bugün de, “HAYIR!” diyoruz.
Biz o gün de;
Türk devletinin hafızasını, kurumlarını ve değerlerini yok etmek isteyenlere,
“HAYIR!” demiştik.
Bugün de, “HAYIR!” diyoruz.
Çünkü onlar, unuttular…
Asla unutulmaması gereken bazı şeyleri, unuttular.
Bu muhteşem ve büyük ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti olduğunu,
bu aziz ve kahraman milletin de, Türk Milleti olduğunu unuttular.
Tarihimizin hiçbir döneminde, baskıya boyun eğmediğimizi;
söz konusu bağımsızlığımız olunca,
bırakın tek bir kişiyi, tüm dünyayı dize getirdiğimizi;
millet iradesine dokununca, yeri göğü inlettiğimizi, unuttular.
Galata simsarlarının, yok oluşunu,
Duyun-u Umumiye memurlarının, defoluşunu,
Yokluğa mahkûm edilen Anadolu’nun, yeniden doğuşunu, unuttular.
Kendilerini, Atatürk’le yarıştırmanın peşine düştüler.
Sattıkları fabrikanın, söktükleri ağacın, yıktıkları pistin,
bu memleketin varlıkları olduğunu, bir türlü kavrayamadılar.
Bastıkları toprağı, vatan yapan değerlerimizi, bir türlü özümseyemediler.
Türkiye Cumhuriyeti’ni, fethedilmesi gereken bir yer olarak gördükçe;
bu ülkenin, kendi ülkeleri olduğunu da unuttular.
Ey Türk Gençliği;
Onlar unuttular; ama sen hatırlayacaksın!
Türkiye Cumhuriyeti’nin esas sahibi ve bekçisi,
Türk demokrasisinin mirasçısı,
Türk bağımsızlığının yılmaz kalesi;
Sen hatırlayacaksın!
Milletini yok saymak isteyenlere;
“Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet!” diye haykıran, atalarını hatırlayacaksın!
Dört bir yandan kuşatılan,
Doymaz bir iştahla paylaşılan,
Uçurumun kenarındaki, yıkılmış Anadolu’ndan çıkan;
“Ya İstiklal, Ya Ölüm!” parolanı hatırlayacaksın!
25 yaşında, Bekirağa Zindanı’nda yatan,
28 yaşında, Harekat Ordusu’na katılan,
33 yaşında, Çanakkale’de destan yazan,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlayacaksın!
Garbın afakını saran, o çelik zırhlı duvara,
Dahili ve harici tüm bedhahlara,
Gaflete, dalâlete ve hıyanete karşı;
Samsun’da atılan, o ilk adımı hatırlayacaksın!
Seni, “geleceğimiz” diyerek, meçhule mahkûm etmeye çalışanlara inat;
Bugünün tarihini yazmak için;
1919 ruhunu hatırlayacaksın!
Çünkü 1919 ruhu;
Umudun ruhudur!
Azmin ruhudur!
İnancın ruhudur!
1919 ruhu;
Bağımsızlığın,
İstikbalin,
Hürriyetin ruhudur!
1919 ruhu;
Vatanı, kılıcının ekmeği olarak gören,
Vatan sevgisini, yalnızca toprağında değil,
Üstünde yaşayanların, sevgisinde de arayanların ruhudur!
1919 ruhu;
Avrupa’ya, kıvılcım olarak gidip,
Anadolu’ya, alev olarak dönmek isteyenlerin ruhudur!
1919 ruhu;
Milleti fakru zaruret içerisindeyken;
Sarayda sefa süren aymazlığa,
memleketi parsel parsel yağmalayan, arsızlığa karşı;
Hayatını, Türk Milleti’ni yükseltme hedefine adayanların, ruhudur!
1919 ruhu;
Varlığı sona erdirilmek istenen, bir büyük milletin;
istiklâlini kazanmasının,
ilime, bilime ve akla inanarak;
milli ve çağdaş bir devlete kavuşmasının ruhudur!
1919 ruhu;
Ateşten gömlekler giyenlerin,
Milletinin her bir ferdi için;
Bir ana, bir baba, bir evlat, bir ışık olmaya,
ve hiçbir şeyden korkmamaya, yemin edenlerin ruhudur!
1919 ruhu;
Hakkın, kuvvetten üstün olduğuna inanların,
Hiçbir zaman, umutsuz olmayanların,
Türk toprağına, feda olanların ruhudur!
1919 ruhu;
Önündeki imkânsızlıklara değil;
Kalbindeki inanca,
Elindeki güce,
Damarlarındaki asil kana inanarak;
Mavi Gözlü Bozkurt’unun ışığında, dinlenmeden yürüyenlerin ruhudur!
Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları!
İşte bu yüzden;
Önünüze çıkarılan tüm engeller karşısında dimdik durabilmek için;
1919 ruhunu anlayacak ve yaşatacaksınız!
Her daim ve her zaman;
Bu ruhu hatırlayacak ve hatırlatacak;
İhtiyacınız olan umudu, bu ruhta bulacaksınız!
Çaresizliğe ve karamsarlığa kapıldığınız her vakit;
1919 ruhundan, ilham alacaksınız!
Şunu asla unutmayın:
Tarihimizde her zaman;
İstiklalimize ve istikbalimize saldırmak isteyenler oldu;
Yine olacak.
Milletin evine, cebine, hakkına göz dikenler oldu;
Yine olacak.
Memleketin kaynaklarını, şahsi mirası gibi görenler oldu;
Yine olacak.
Ama her dönemde;
Cumhuriyetimize ve demokrasimize siper olanlar da oldu.
Milletin hakkına dikilen gözlere, engel olanlar da oldu.
Vatanın, her karış toprağı için, vazifeye atılan, genç yürekler de oldu.
İşte bugün yine, çok kritik bir dönemeçteyiz…
19 Mayıs 1919’un üzerinden geçen, 1 asrın ardından;
İşgalcilerin adı değişmiş, işgal planı değişmemiştir.
Yunanlı gitmiş;
yerine, “keşke Yunan galip gelseydi” diyenler gelmiştir.
İngiliz iş birlikçileri gitmiş;
yerine, yerli ve yabancı yandaşlar gelmiştir.
Duyun-u Umumiye gitmiş;
ama milletin hazinesine uzanan kirli eller, gitmemiştir.
Damat Feritler gitmiş;
ama damatların sebep olduğu yıkım, değişmemiştir.
Kapitülasyonlar sonlanmış;
ama Türk vatandaşlığını pazarlayanlar türemiştir.
Topraklarımız, her gün, göz göre göre satılırken;
Milletimiz, “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” yapılmaya kalkılırken;
Dün olduğu gibi, bugün de;
Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı, tehlike altındadır.
Kurumlarımız yıpratılıp, içleri boşaltılırken;
Devletimizin itibarı, ciddiyeti ve hafızası, her gün yok edilirken;
Dün olduğu gibi, bugün de;
İktidar, sorumluluğunu yerine getirememekte,
milletimizi yokluğa mahkûm etmektedir.
Ancak, her ne kadar;
Hürriyeti elinden alınmış,
tüm hakları, teker teker gasp edilmiş olsa da;
Dün olduğu gibi, bugün de;
Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Sevgili gençler;
İşte bu yüzden bugün, size çok ihtiyacımız var!
Hayallerinize, fikirlerinize ve yeteneklerinize ihtiyacımız var!
Samsun’da atılan o ilk adımın;
Kararlılığına, cesaretine ve azmine ihtiyacımız var!
Bugünümüzü kurtarmak, geleceğimize sahip çıkmak için;
Tüm ayrışmaları, kutuplaşmaları ve kavgaları geride bırakarak;
Millet için, memleket için, yeniden bir araya gelmeye,
Hep beraber yürümeye ihtiyacımız var!
1919 ruhunu, yeniden diriltmeye ihtiyacımız var!
Sizler, Türk Milleti’nin yegane umudu olarak;
Bugün buradan başlayarak,
1919 ruhunu, bizimle birlikte yeniden diriltmeye,
And içer misiniz?
Kayıtsız ve şartsız, tam bağımsızlık ülküsü için,
yakılan kutlu ateşimizi, yeniden harlamaya;
And içer misiniz?
Sizi yok sayanlara, görmezden gelenlere, susturmak isteyenlere;
Cumhuriyetimizin esas sahibi ve bekçisi olduğunuzu,
en güçlü sesinizle duyurmaya;
And içer misiniz?
Bir mazlum için, bin zalime karşı durmaya,
Devletimizin malına, milletimizin hakkına emanetçi olmaya,
And içer misiniz?
“Yapamazsın, başaramazsın, Silivri’ye atılırsın” diyenlere inat;
Korkusuzca, dimdik durmaya,
Aklın, bilimin ve tarihin ışığında başarmaya,
Türk devletini yeniden, layık olduğu Muasır Medeniyetler seviyesine çıkartmaya,
And içer misiniz?
Milletimizin egemenliğine,
Cumhuriyetimizin değerlerine,
Atamızın mirasına, sahip çıkmaya,
And içer misiniz?
Ülkemizin üzerindeki tüm kara bulutlara rağmen;
1919’un 19 Mayıs’ında, Samsun’da doğan güneşin aydınlattığı,
o ilk adımı, bizimle birlikte yeniden atmaya;
And içer misiniz?
Allah her birinizden razı olsun.
İYİ ki varsınız.
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun!
Ne Mutlu Türküm diyene!"
Hibya Haber Ajansı