Devletin PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığı katı tecrit aynı zamanda Kürtlere karşı amansız bir savaş ile katliamın, Türkiye'ye karşı baskıcı rejimin devreye sokulmasının da başlangıcı oldu. 5 Nisan 2015 tarihinden beri hiç kimse ile görüştürülmeyen Öcalan, yaklaşık 5 yıldır avukatlarıyla ve uzun süredir de ailesiyle görüştürülmüyor. En son çözüm süreci bağlamında sekretarya işlevi görmeleri için Öcalan'ın yanına gönderilen Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş'ın sürgün edilmeleri ve ardından Silivri'de ikinci bir tecride alınmaları kaygıları daha arttırdı.

 

'Öcalan'a karşı düşman hukuku uygulanıyor'

 

Tecridi ve yaşananları değerlendiren Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, yaşananların sadece bir tecrit olarak tanımlamayacağını, tecridin yaşananları karşılamakta hafif kaldığını dile getirdi. Devletin bütün unsur ve argümanları ile müvekkilleri Öcalan'a karşı bir savaş rejimi uyguladığını söyleyen Yürekli, "Burada söz konusu olan bir düşman hukuku, bir rehine statüsüdür. Yani en temel insan haklarından bile soyutlanmış bir durum söz konusudur" diyerek, yaşananların ağırlığına işaret etti.

 

'Uygulamaların hiçbir hukukta yeri yoktur'

 

Yürekli, PKK Lideri üzerinde yürütülen katı tecrit ve mutlak yalnızlaştırma politikalarını ve uygulamalarını da şöyle ifade etti:

 

"27 Temmuz 2011 tarihinden beri tüm girişimlerimize rağmen avukatların görüşmesine izin verilmiyor. Aile görüşmeleri 6 Ekim 2014 tarihinden beri gerçekleştirilmiyor. Vasi görüşmeler yine öyle. Yani ne aile ne avukat ne de vasi görüşmeleri gerçekleştirilmiş değil. Kesinlikle mektup hakkı tanınmıyor, sansürleniyor ya da sınırlandırılıyor. Keza telefon hakkı yine tanınmıyor. Bağımsız heyetlerin adaya girişine izin verilmiyor. Böylesi bir tecrit durumu söz konusudur.  Bu durumun hiçbir hukukta ve kaidede yeri yoktur."

 

'İmralı'da yaratılan durum Silivri'de yaşatılıyor'

 

Abdullah Öcalan'ın yanından Silivri Cezaevi'ne sürgün edilen Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş'ın kaçırılırcasına sürgün edildiklerini söyleyen Yürekli, Kuran ve Arkaş'ın sekretarya görevini üstlenmesi için gönderildiklerini hatırlattı. Silivri'de de benzer bir tecridin sürdürüldüğünü belirten Yürekli, "İmralı'da yaratılan durum şuanda Silivri'de bu iki arkadaş şahsında da gerçekleştirilmek istenmektedir. En son bu müvekkilimizle yaptığımız görüşmeyle görüyoruz ki kendi istekleri dışında zoraki bir şekilde kaçırırcasına bir sürgün durumu gerçekleştirilmiştir. İşkence ve kötü muamele durumunda nakilleri gerçekleştirilmiştir. Hala hücre koşulları altında tutulmaktadırlar. Tabi ki bu doğrudan Sayın Öcalan'a baskı ve işkence olarak gerçekleşmektedir. Silivri'deki müvekkillerimizle yaptığımız görüşme sonrası kendileri de beyan ettiler ve 'Bu bizim durumumuzla ilgili değil' dediler. Silivri'deki müvekkillerimiz de bunun Sayın Öcalan'a yönelik bir tutum ve yaklaşım olduğunu belirttiler" şeklinde konuştu.

 

'Görüşmeler derhal başlamalıdır'

 

Yaşananların ve son sürgün olayının kendilerini kaygılandırdığını dile getiren Yürekli, "Sayın Öcalan başta olmak üzere İmralı'daki müvekkillerimizin sağlık ve güvenliği konusunda kaygılıyız. Çok açık ve net bir şekilde dile getirmekte fayda var; müvekkillerimizin İmralı'da bulunup bulunmadıklarını dahi bilemiyoruz. Harici olarak tarafımıza bilgi veriliyor, cezaevi idaresi tarafından 'Adadadırlar herhangi bir problem yok' diye cevap veriyorlar. Ama bizler müvekkillerimizin beyanlarına bağlıyız. Onlarla görüşmemiz gerekiyor" diye belirtti.

 

Yürekli, "Bu bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması ve bu kaygı ve endişelerin acilen giderilmesi gerekmektedir. Yine siyasi heyetlerin bağımsız heyetlerin derhal adaya gitmesi ve tarafımıza sağlıklı bilgi ulaştırılması gerekir" dedi.

 

'Sessiz kalırsak topyekûn bir hukuksuzluk kendini var edecektir'

 

Yürekli, İmralı sisteminin Kuran ve Arkaş uygulaması ile "kara cezaevlerine" indirildiğini ve önü alınmazsa bunun bütün cezaevlerine yaygınlaştırılacağını ifade etti. İmralı tecridinin bitirilmesinin sadece Öcalan'ın koşullarının iyileştirmekle ilgili olmadığını, aksine bunun savaşın sona ermesi, müzakerelerin başlaması anlamına geldiğini belirten Yürekli, "Bu savaş koşullarının ortadan kalkması otoriter rejimin tüm demokratik güçlerin bütün Ortadoğu halklarının üzerindeki bu baskının kalkmasının yolu ancak İmralı'daki tecridin kaldırılması ile alakalı bir durumdur. Kendini İmralı'da var eden tecrit ve hukuksuzluk durumu  tüm Kürdistan ve Türkiye'yi kapsamına almaktadır. Bu usulsüzlük hali Türkiye halklarına ve topluma dayatılmaktadır. Bu konuda tüm onurlu yurttaşları tüm hukukçuları sessiz kalmamaya ses çıkarmaya çağırıyoruz" şeklinde konuştu.

 

Yürekli, taleplerine ilişkin ise şunları söyledi: "İmralı'nın kapısı açık olduğu zamanlar sürekli bir barış hali hakimken, İmralı kapıları kapandığı sürece savaş ve kaos hali söz konusudur. Ülkeye barış gelmesi için İmralı'nın lağvedilmesi Sayın Öcalan'ın özgür hareket edebileceği alan yaratılması ile tüm toplumsal katmanlar ile demokrasi güçleri ile iletişim olanaklarının sağlanması gerekmektedir."

 

(kaynak:diha)