Amedspor'un Kürdistan'da yaşanan çocuk ölümlerine karşı "Çocuklar ölmesin maça gelsin" yazılı pankartla sahaya çıkmasının ardından linçe uğraması, "rakibi düşman değil, aksine oyunun gerçekleşmesini sağlayan, eşdeğer haklara sahip birey ve partner olarak görmek" olarak tanımlanan "Fair-Play" kavramını tartıştırır hale getirdi. Amedspor'a yönelik saldırılarla birlikte, geçtiğimiz günlerde, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın "Bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz. Fenerbahçe artık konuşacak. Şimdi eylem yapma zamanı" sözleri ise spor ve devletin ayrılmaz ikiliğini de ortaya koydu. Gazeteciler, sporun tribünlere, halka etkisini, devletle bağını ve Yıldırım'ın sözlerini, değerlendirdi.

 

'Şovenist söylemler tribünlere farklı şekilde yansıyor'

 

Bir spor kulübü başkanının böyle konuşmasının doğru olmadığını söyleyen gazeteci Ceren Sözeri, "Toplum ve tribünler etkileniyor. Önümüzdeki günlerde Amedspor ile Fenerbahçe'nin bir maçı olacak. Bu tür nefret söylemine yol açacak şekilde konuşmalar yapmamalı" dedi. Futbolun sadece futbol olmadığını vurgulayan gazeteci Sevgim Denizaltı, medyada yer alan şovenist yaklaşımların, söylemlerin tribünlere farklı şekilde yansıdığını söyleyerek, Bursaspor maçında yaşananları hatırlattı. Milliyetçiliği her yerde kullanmaya çalıştıklarının altını çizen Denizaltı, "Bu ülkede savaş çığırtkanlığı yapanların değil, barış isteyen akademisyenler, gazeteciler, sanatçıların sesi yükseltilmeli" dedi.

 

'Egemen sistem herkesi milliyetçilik üzerinden taraf tutmaya zorluyor'

 

Sporun büyük bir rant alanı olduğunu belirten gazeteci Celal Başlangıç, böyle büyük rantın olduğu yerde siyasetle, mafyayla, devletle ilişkinin her zaman olduğunu söyledi. Hiçbir dönemin AKP iktidarında olduğu gibi spor ve siyasetin iç içe girmediğini de dile getiren Başlangıç, "Hatta bazı mafya liderlerinin spor kulübü başkanlıkları yaptığını da biliyoruz. Amedspor küçük bir barış pankartı açtı, başına gelenler ortada. Toplumu kamplaştırmaya, kutuplaştırmaya çalışıyorlar" şeklinde konuştu. Aziz Yıldırım'ın bir kulüp başkanı gibi değil de bir siyasi partinin liderini gibi konuştuğuna dikkat çeken Başlangıç, egemen sistemin milliyetçilik üzerinden herkesi taraf tutmaya zorladığını vurguladı.

 

Sedat Peker, Aziz Yıldırım ya da Kırşehir'de kitapçıyı yakanların aynı bütünün halkalarından oluştuğuna dikkat çeken gazeteci Aydın Engin de bu kişilerin güçlerini geniş bir kitleden aldıkları izlenimi yaratmaya çabaladıklarını belirtti. Engin, "Bu kişiler aslında sadece kirli, karanlık hatta kanlı ilişkilerle bazı güç odaklarına bağlıdırlar. Desteğini aldıklarını iddia ettikleri kitle ile herhangi hedefe ulaşmışlıkları yoktur" dedi.

 

'Tribünler Rabia işareti yapanlarla doldu'

 

Evrensel gazetesi spor sayfası editörü Faruk Ayyıldız da, AKP iktidarının, hayatın her alanına olduğu gibi futbola müdahale ettiğini belirtti. Gezi direnişi zamanında tribünlerin rolünün dengeleri sarstığına dikkat çeken Ayyıldız, aceleyle çıkarılan passolig ve polis tehdidi-baskısı ve cezalar ile beraber tribünlerdeki muhalif protestoların da önünün kesildiğinin altını çizdi. İktidara yönelik tepkilerin sesinin kesilmesiyle; futbolcusundan, tribünlere kadar rabia işaretlerinin yapıldığı bir profil yaratıldığını söyleyen Ayyıldız, hükümetin de bu durumdan rahatsız olmadığını, aksine buna yol verdiğini belirtti.

 

'Kürt takımların hedef haline geldi'

 

Ayyıldız, muhafazakar milliyetçiliğin tribünlerde hakim olmasıyla; Cizrespor ile başlayıp Dersimspor ve Amedspor ile devam eden yeni bir sürecin açığa çıktığını ifade etti. Ayyıldız, "Çatışmasızlık döneminde çok büyük ırkçı saldırılara uğramayan Kürt takımları, savaşın tekrar başlaması ve AKP'nin Kürtlere yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasıyla hedef haline geldi"  ifadelerini kullandı. Ayyıldız, Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe - Amedspor maçı öncesi yaptığı açıklamanın da Amedspor ve taraftarına yönelik saldırılara sebep olabileceği uyarısında bulundu.

 

'Passolig uygulamasıyla futbolla siyaset iç içe geçti'

 

Gezi döneminde tribünlerin çok etkin olduğunu söyleyen Yurt gazetesi spor sayfası editörü Ahmet Caner Özden ise, bu etkinliği kırmak için passolig uygulaması başlatıldığını söyledi. AKP'nin passolig uygulamasıyla halkın sesini kısmaya çalıştığını belirten Özden, bu uygulamayla futbolla siyasetin iç içe geçtiğini vurguladı.

 

(diha)