Tarih boyunca insanlar, çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için toplu şekilde yaşama gereğini duymuşlardır. Bu gerçeklerden yola çıkarak, hayatın her alanında tabiat olaylarına karşı yaşamlarını idame edebilmek için yoğun bir uğraş vermişlerdir. Yabani hayvanlardan kendilerini koruma, hırsıza, soyguna, talana karşı sürekli birbirlerine yardımcı olmuşlardır.

Hissettikleri ve ihtiyaç duydukları bir birliktelik daha var ki o da çevredeki aşiret ve çeşitli güçlere karşı duruş sergilemek ve dostane yaşamak. Yaşamı kolaylaştırmak için beraber iş yapma ve imece dediğimiz yardımlaşma ve dayanışmanın öneminin fazlasıyla arzulandığı bir ortam yaratma çabasına girmişlerdir..  

Toplumdaki yaşam şartları değiştikçe, günümüzdeki zaruri ihtiyaçlar yanında sosyolojik ihtiyaçların temini için insanlar, aşiret çatısı altında ilişkilerinin gelişmesi mecburiyeti hâsıl olmuştur.  Yardımlaşma ve dayanışmanın simgesi olma herhangi bir isim altında kurulmuş derneklere üye olup gereğinden faydalanmayı amaçlamışlardır. İlişkilerin geliştirilmesi de toplumsal sevgiyi yakınlaştırır, insanların hak ve hukukunu bilerek adaletle yaşamayı kendilerine şiar etmelidirler.   

Bir dernek çatısı altında yardımlaşma müessesini geliştirmesine katkı sunarak gönülden dayanışmayı, örf ve adetlerden gelen gelenekleri ifa ederek, birlikteliği geliştirme uğraşı sevindirici olur. Yardıma muhtaç insanlar birilerinden maddi ve manevi bir yardım bekleme isteği yerine, birilerinin keyfi tutumlarına amade olmaktansa sosyal yardımlaşma alanında kendilerini var etme adına uğraş verme mutluluğunu ararlar.

Sosyal yaşamın temel prensipleri tüm semavi dinlerde vardır. Bu konuda Peygamberimizin tavsiye ve önerileri, yardımlaşma ve dayanışma anlamında hayli önemli. “Birbirinizi sevmede, birbirinize acımada, bir vücudun organları gibi biri şikâyet ederse vücudun diğer organları onun acısına iştirak eder ve onun yardımına koşar.”

Bir başka hadisi şerifinde; “Dul kadın ve fakire yardım için gayret gösteren kişi Allah yolunda cihat yapan veya bütün gece namaz kılan, gündüzleri de oruç tutan kimse gibidir.” Bu ve benzeri hadisler şefkat ve merhamet konusunda olduğu kadar sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı gerektiren hareketleri insanlığın yararına sunmak bir erdemdir.  

İnsanı köreltmeyen tarikat, sömürmeyen cemaat, egosi için dernek ve vakıflar da başkan olmak sosyal yaşamı engeller, insanı ilişkileri zayıflatır. Bu tür kurumlar dayanışma ve yardımlaşmaları ile örnek olmalıdırlar. Önemli bir görevleri daha var ki; toplumsal değişimlere önderlik yapabilecekleri gibi siyasal kararlarda etkin olmalıdırlar.

            Ancak ilimizde aile yapısını güçlendirme,  siyasi çalışmalar nedeniyle aşiret bağlarını geliştirme çeşitli partilerde söz sahibi olmak amacıyla kurulmuş dernekler vardır. Bu tür dernekler topluma yardımlaşma yerine kaba güç enjekte etme uğraşında olmalarından dolayı takdir edilmezler.  İnsanların dernekçiliğe ihtiyaç duymalarının temelinde yoksul olmaları, yalnız, kimsesiz maddi anlamda güçsüz olmaları, insanların devlet kapılarında işlerinin rahat göremediklerinden ileri geldikleri söylenebilir.

Bunları örneklersek. Resmi kamu kurum ve kuruluşlarda yeterince hak ve adalet dağıtılmadığından şikayetçi olanlar, derdini anlatamadıklarından, haklı iken haksız duruma düşenler, ilgisizlikten yakınanlar,  üzerlerine çöken kimsesizlik, eziklik onu politik ve ekonomik olarak güçlü insanların yanında yer almasına neden olmaktadır. Birilerine  yamanma yerine, bir sosyal toplum kuruşlarında yer alması daha akılcıdır.

 Dernekler bu gün toplumsal değişimlere önderlik yapacağına politikacıların güdümünde hareketle feodal bağlarının pekişmesine, aşiret yapısının gelişmesine yardımcı olmaktadırlar. İnsanların kurumlaşması ve yardımlaşma duygusunun kökleşmesine neden olan dernekleri desteklemekte fayda vardır.

Aşiret adıyla kurulmuş dernekler insan haklarından yoksun,  toplumsal sorunlardan uzak iseler yerel kültürlere, tarihe sahip çıkamıyorlarsa o derneği bir özelliği olmaz.  Eğer birilerinin peşine sürüklenip birilerinin yanında bir parti de güç oluşturmak için kurulmuşsa o dernek güdük kalır. Kendi üyeleri arasında birlikteliğini sağladığı gibi halkın taleplerine, toplumsal isteklere cevap verebilmelidir. Güçlünün yanında yer almak değil doğrunun yanında olmak önemlidir. Memleketin barışa ihtiyacı varsa o barışı öncelikle seslendirilmesini bilmeli, halkın acısına ortak olmayı bir vazife kabul etmelidirler.