Hakların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı, partinin Genel Merkezi'nde başladı. Toplantı sırasında HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, basın toplantısı düzenledi. Bilgen, MYK toplantısının ana gündeminin Şırnak, Yüksekova ve Nusaybin’de ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve bu sürece dair HDP’nin neler yapabileceği olduğunu dile getirdi. Cizre ve Sur’da yaşananların herkes için son derece acı ve ibret verici dersler içerdiğinin altını çizen Bilgen, “Aynı sonucun ortaya çıkmasına sebep olacak yaklaşımın başka yerleşim yerlerinde de denenmemesi konusunda bir çağrıda bulunuyoruz. Buralarda yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüz binlerce insan yerinden oldu. Bir kez daha Şırnak’ta, Nusaybin’de ve Yüksekova’da yaşanmasını istemiyoruz. Sorunun diyalog yoluyla çözülmesi için partimiz elinden geleni yapacak. Bu sorunun ateşsiz, silahsız, topsuz, tanksız… konuşarak çözme imkanı olduğu halde sokağa çıkma yasağının, imhayı tercih etmeyi de asla kabul edilebilir görmüyoruz” diye konuştu.

 

'Barıştan yana olanları sorumluluk alamaya çağırıyoruz’

 

Türkiye’nin önümüzdeki gündeminin Sur, Cizre, Silopi gibi her gün cenaze ve katliam haberleriyle geçmesini istemediklerini belirten Bilgen, şöyle devam etti: “Çatışmaların çok daha yaygın hale gelmesi, çok daha uzun sürmesi önümüzdeki 3-5 ayın neredeyse buna odaklı bir seyir içinde geçme ihtimalini de kaygı ve endişeyle karşılıyoruz. Çok net biçim de hem Türkiye kamuoyunun hem de bölgedeki sivil toplum örgütlerini, barıştan yana olanları bu sürecin yeni katliamlarla sonuçlanmaması için şimdi görev üstlenmeye, sorumluluk almaya çağırıyoruz.”

 

Bilgen, “Özellikle önümüzdeki günlerde hem bu şehirlerde göç ettirmeyi hedefleyen yaklaşımlardan, politikalardan hükümeti vazgeçmeye çağırıyoruz. Daha önce Türkiye’de çok gergin bir dönem yaşanmış ama sonunda İmralı’da diyalog sürecinin başlamasıyla büyük katliamların yaşanması engellenmişti. Bu gün de aynı duyarlılık, sağduyu sergilenirse büyük katliamların yaşanması engellenir diye düşünüyoruz" dedi.

 

‘Göçün sebebi hendek olsaydı şimdiye kadar terk etmiş olurlardı’

 

Yasağın başlamadığı halde insanların devlet güçleri tarafından göçe zorlandığına dikkat çeken Bilgen, “Orada insanlar kendi şehirlerine eğer hendekler dolayısıyla terk ediyor olsalardı şimdiye kadar çoktan terk etmiş olurlardı. Ama müdahale şeklinin kendisi, hendekleri ortadan kaldırma iddiasıyla bile olsa şehirleri yaşanılmaz hale kılacak, getirecek bir durum ortaya çıkartıyor ki bu da hiçbir hukuk devletinde kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Dünyanın bütün devletlerinde ‘terörle mücadele’ iddiasıyla sergilenen yaklaşımları dikkatle incelendiğinde görülecek ki bir şehri yakıp-yıkmak, tümüyle yaşanılmaz kılmak asla hiçbir hükümet için bir barışı, zafer olmaz aksine büyük bir zafiyet ve meşruiyet sorunudur. Biz bu yaklaşımdan vazgeçmeye çağırıyoruz” diye belirtti.

 

 Bilgen daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

“Dokunulmazlıkların kaldırılması” gündemine ilişkin bir soruya Bilgen, şunları aktardı: “Hükümet aynı tutumunu sergilerse, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bölgelerde Cizre ve Sur’dan daha uzun süren bir süreç yaşanabilir. Mevsim koşulları ve çatışmanın daha da yaygın hale gelmesi ihtimalini düşündüğümüz de yaşanacak tablonun orada yaşayanlar değil, sadece Kürt gençleri ve güvenlik güçleri değil, herkes açısından telafisi imkansız tablolar ortaya çıkartacağı açık. Dolayısıyla bizim açımızdan birinci gündem dokunulmazlıklar değil, bu şehirlerin ne olacağı, siyasetten beklentileri ve kendi şehirleri ile ilgili kaygılarıdır.”

 

‘Hakkında tecavüz iddiaları olanların dosyaları Genel Kurul’a gelsin’

 

Bilgen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz şimdiden söylüyoruz. Kürsü dokunulmazlığı dışında hiçbir dokunulmazlık kalmasın. Anayasayı değiştirelim. Şimdiden bir mini paket ile bir Anayasa değişikliği ile bunu çözebiliriz. Böyle bir yolu tercih etmiyorlarsa, mevcut dokunulmazlık dosyalarının tümü Meclis'e gelsin. Eğer bir milletvekili hakkında tecavüz, zimmet, yolsuzluk iddiası varsa bu galiba vekillerin, Meclis’in itibarını sarsmak konusunda bizim arkadaşlarımızın söylediği sözlerden daha kritik bir anlam ifade ediyor olsa gerek. Ama bunları sumen altında tutup, bunları genel kurula göndermeyip, sadece bizim vekillerimize yönelik bir yaklaşım olarak dokunulmazlık bir tehdide çevrilirse bu siyaseti tavsiye etmektir. Demokratik mücadeleyi tamamen işlevsizleştirmektir. Türkiye parti kapatarak sorun çözülemeyeceğini 20 yılda öğrendi, vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırarak bu sorunu çözmenin imkansızlığını öğrenmesi için 20 yıl mı geçmesi gerekiyor?”

 

Özyönetim, özerklik taleplerini dile getiren Bilgen, “Bir talebi konuşturmamak için bir taraftan şehirlerde imha operasyonları gerçekleştiriyor, öbür taraftan da yapılan açıklamalar dolayısıyla özyönetimlere dair taleplere karşı siyaseti etkisizleştirmek için bir tutum içine giriliyor. Şu anda bizim vekillerimize her koşul altında dokunuluyor. Bizim için şehirlerde büyük katliamların yaşanması, şu anda seçilmiş belediye, il başkanlarımızın yaygın biçimde tutuklanıyor olması da siyasete yönelik saldırıdır” dedi.

 

'Tutumumuz çok net’

 

Dokunulmazlıkla ilgili tutumlarının çok net olduğunu belirten Bilgen, bir HDP’li vekille ilgili sergilenen tavır 59 vekile yönelik bir tavır olarak değerlendirildiğini söyledi ve ekledi:  “Ama şu anda gündemimizde buna dair bir sine-i millet tartışması yok."

 

‘Newroz yeni bir başlangıçtır’

 

 8 Mart’ta sokağa çıkan kadınlara yönelik saldırıların kabul edilemeyeceğini belirten Bilgen, yaklaşan Newroz kutlamalarını hatırlattı ve şöyle devam etti: “Newroz hazırlıklarını MYK’da değerlendiriyoruz. Yani 17’sinden 22’sine kadar Newroz etkinliklerimiz olacak. Bunları kriminalize etmek, sokağa çıkmayı suçmuş gibi tarif eden, toplumun demokratik tepkilerini şiddet ile itham etmeyi de doğru bulmuyoruz. Hükümet temsilcilerini aklı selim olmaya çağırıyoruz. Sokağın başında şiddete çağırmak değildir. Newroz gibi yıllardır yasakların aşıldığı ve müdahale edilmediğinde kimsenin ölmediği, gayet demokratik bir buluşma gerçekleşiyor.”

 

Newroz’un “yeni bir başlangıç” anlamı taşıdığı ifade eden Bilgen, “Newroz kutlamaları bütün dönemleri yaşadı. Bu coğrafyada yeni katliamlar yeni acılar yaşamak değil barışın huzurun egemen olması için toplumun sesini yükseltmesini toplumun duyarlılığını hassasiyetini, talebini ortaya koymasını önemsiyoruz. Bu coğrafya kritik bir dönemeçten geçiyor. Böyle bir dönemde Kürtlerin yaşadıkları bölge bir barış köprüsü olması ve otoriter rejimlerin artık sürdürülemezliği karşısında demokratik yönetimlerin gelişmesi konusunda da Newroz bir fırsattır” dedi.

 

(kaynak:diha)