Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyarbakır anneleri programında konuştu.

Altun'un konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Hepinizim bildiği üzere bu bina HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binasıydı. Bu bina Hacire anne ve daha nice anneleri evladından ayıran yerin ta kendisiydi. Hacire anne bugüne kadar on binlerce ailenin ve çocuğun maruz kaldığı maruz bırakıldığı zulüme yeter artık demişti. Onun fitilini ateşlediği bu cesur ve onurlu direniş dalga dalga büyüdü. İşte o günden bugüne hayatımızda evlatları için zulüme direnen eli silahlı alçak bir terör örgütüne karşı gözünü kırpmadan karşı duran anne ve babaları görüyoruz. İnanıyorum ki bu insanların verdikleri mücadele sergiledikleri irade ve ortaya koydukları inanç bir devrin sonunu getirecek, terör örgütünü bitirecek ve Türkiye’nin huzur iklimini güçlendirecektir.

Burada aileleri çocuklarından koparan binlerce güvenlik gücümüzü ve vatandaşımızı şehit eden, ülkemizin birliğine bütünlüğüne kasteden hain terör örgütünün nasıl bir süreçte doğduğunu palazlandığını hatırlamamızda yarar var diye düşünüyorum. Dün malumunuz 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümüydü. Hepimiz biliyoruz ki 12 Eylül Darbesi ve onun sonuçları ülkemizin başına çok büyük sorunlar çok büyük belalar getirdi. Demokrasi ayaklar altına alındı, terör örgütleri ülkemizin başına adeta musallat oldu. Darbe sonrası ortaya çıkan terör örgütleriyle bugüne kadar sürekli mücadele etmek durumu da kaldık. 1980’lerin başından bu yana zor bir süreç yaşadık. Uluslararası bağlantıları olan küresel sistem içerisindeki kimi ülkelerce açıkça alenen desteklenen kimilerince gizli bir şekilde desteklenen bir terör örgütleriyle mücadele ettik yıllarca. Sadece dağda teröristler değil aynı zamanda kendisini siyasal kılıf içerisinde kodlayan sivil görünümlü teröristler de toplumsal hayatı siyaset sahnesini ne yazık ki terörize ettiler.

40 yıllık süreçte on binlerce insanımızı terör örgütü yüzünden ne yazık ki kaybettik. Ekonomik olarak büyük zararlar gördük. Kalkınma ve gelişme hamlelerinde on yıllarca hep geç kalmak zorunda kaldık. Bunlarla birlikte savunma sanayi açısından yetersiz olduğumuz için dış ülkelere her açıdan bağımlı hale geldik. Özellikle son 20 yılda terörle mücadelede sağlanan başarılarla birlikte Türkiye Cumhuriyeti hu terör belasından büyük ölçüde kurtulmuş durumdadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın terörü kaynağında kurutma stratejisiyle güvenlik güçlerimizi sınırlarımız içinde ve dışında etkin ve kararlı bir mücadele yürütmeye devam ediyor. Yurt içinde artık bu hain terör örgütünün esamesi okunmuyor. Yurt dışında da teröristlere nefes aldırmıyor örgütün elebaşlarını tek tek etkisiz hale getiriyoruz. Savunma sanayimiz gelişti, güvenlik birimlerimizin kapasiteleri arttı, istihbarat alanında yetkinliğimiz büyüdü. Ekonomiden dış politikaya, savunma sanayiden enerjiye her alanda olduğu gibi terörle mücadelede bağımsızlığımızı geliştirdik.

Böylece artık kimi devletlerin onayıyla yahut sağlayacağı imkanlarla değil ne zaman istersek ne zaman gerekli görürsek o zaman ve kendi geliştirdiğimiz imkanlarla operasyon yapan teröre karşı harekat yapabilen bir ülke haline geldik. Artık terör örgütünün sözde yöneticilerini kendilerini güvende hissettikleri yerlerde dahi etkisiz hale getirebiliyoruz. Geldiğimiz noktada terör örgütü etkisini ve gücünü büyük ölçüde yitirmiş durumdadır. Yönetici kadrolarındaki eksilmeler örgütün bitişini de hızlandırmaktadır. Biz son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar terör örgütünün kökü kazınana kadar mücadelemizi devam ettireceğiz.

Terör örgütlerine meşruiyet kazandırma arayışı içerisinde olan kesimlerin kendilerini sözde demokrat olarak sunmalarına da asla müsaade etmeyeceğiz. İnsan hakları kılıfıyla PKK’yı savunanların ikiyüzlülüklerini her daim yüzlerine vuracağız. Toz kondurmadıkları terör örgütü tarafından yönetilenlerin gerçek yüzlerini ortaya koymaktan asla vazgeçmeyeceğiz.

‌Türkiye’nin terörle mücadelede savunma sanayinde ve bağımsız politikalardaki kazanımları ülkemizin her bir vatandaşı için büyük bir gurur kaynağıdır büyük bir umut kaynağıdır büyük bir imkan kaynağıdır. Bu kazanımlar hiç kuşkusuz Diyarbakır Annelerimize de umut ve cesaret aşılamıştır. Diyarbakır Anneleri devletimizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kendilerinin yanında durmasının en büyük güçleri olduğunu defaatle ifade etmişlerdir. Bu güçle Hacire annenin başlattığı o cesur ve onurlu direnişe yüzlerce aile katıldı. Nice aileler çocuklarına kavuştu niceleri de umutla bekleyişlerini sürdürüyorlar. Diyarbakır’da başlayan bu kutlu direniş ayrıca tüm ülkeye yayıldı ve farklı illerde de aileleri evlatları için nöbet tutmaya itti. Yüzlerce ailenin katıldığı evlat nöbetinde bugüne kadar 37 aile evladına kavuştu. Bu kavuşmaları hiç kuşkusuz bu ailelerin iradesi sabrı ve evlatlarına duydukları hasret sağladı.

İşte bu annelerden biri olan sayın Ayşegül Biçer hanımefendi de bugün bizimle birlikte. O kendisinin ifadesiyle PKK’nın elinden evladını söke söke aldı. Ben mücadelesi, azmi, kararlılığı ve sabrı için kendisine teşekkür ediyorum. Temenni ederim ki bütün bekleyen aileler evlatlarıyla birlikte kucaklaşsın.

Bugün düzenlediğimiz sempozyumda bu anne ve babaların mücadelesine bir saygının nişanesidir. Dünyada eşine az rastlanır bir mücadele veren ailelerimizi yalnız bırakmamamız her alanda verebileceğimiz her türlü desteği vermemiz gerekiyor. Medyada, siyasette, akademide, edebiyat ve sanat çevrelerinde her alanda Diyarbakır Annelerini evlatları için nöbet tutan aileleri yalnız bırakmamalı onların sesine ses olmalıyız. Onların kazanımları ülkemizin huzuru ve barışının da bir teminatı olacaktır. Emin olun onlar başardıkça sayıları arttıkça güçlendikçe ve sonuç alıp evlatlarına kavuştukça Türkiye’ye ayak bağı olan bu lanet terör örgütü mensupları ve onların siyasal uzantıları deliye dönecektir. Bu söylediklerimin sonucunu kanıtını son 3 yıldır bütün dünya gözleri ile görüyor. Hepimiz bu sürecin tanığıyız. Evlatlarına kavuşan aileler bunun en değerli ispatı. Biz de dünyanın nereye gidersek gidelim evlatları için nöbet bekleyen bu ailelerin haklı direnişini anlatıyoruz. Bütün uluslararası platformlarda bu direnişi farklı dillerde anlatmaya ortaya koymaya gayret gösteriyoruz. Terör örgütü PKK’nın çocukları ve kadınları nasıl istismar ettiğini bu uluslararası platformlarda kanıtları ile ortaya koyuyoruz. PKK ve uzantılarının gerçek yüzünü tüm dünyaya anlatmaya devam edeceğiz.

Terörle mücadele derken terör örgütünce evlatlarından koparılan aileler böyle bir mücadele ortaya koyarken yürekleri bu ailelerle çarpan milyonlarca insan onların evlatlarına kavuşmaları için dua ederken ne yazık ki bir kesim de bu anneleri görmezden gelecek kadar vicdanlarını insaniyetlerini yitirmiş bir tavır içindedir.

Kıymetli katılımcılar evlatları için nöbet bekleyen ailelerimizin sivil direnişini güçlendirmek ve sonuç almalarını sağlamak medyamızın da görevidir. Zira toplumsal destek sağlamanın ve sözü büyütmenin en etkili aracı kuşkusuz medya aracıdır. Gerek basın dünyamızın gerekse de sosyal medyadaki kullanıcıların bu alana yönelik sürekli ve istikrarlı yaklaşımlarının olmasını son derece önemli ve değerli buluyorum. Bıkmadan usanmadan bekleyen bu annelere sadece kendileri için değil bu ülkenin geleceği için bir direniş alanı oluşturmuş durumdadır. Hepimizin huzuru ve çocuklarımızın geleceği için orada 1105 gündür sabırla bekliyorlar. Orada onlarla sabırla bekleyen ve bu konuyu sürekli gündemde tutan medya mensuplarımıza huzurlarınızda şükranlarımı ifade etmek istiyorum."

Hibya Haber Ajansı