Ender yetişen insanla bir ömür birlikte olmak ve onun sevk ve idaresine razı olarak çalışmak her kula nasip olacak rahmet-i ilahi değildir. İşte bu kardeşiniz bu büyük ilahi lütfa mazhar olmuş bahtiyar insanlardan birisidir. 1968 – 2011 yılları arasında Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la omuz omuza çalışmış bir kardeşinizim. Hayatının baharında hem mürşit, hem emir vasıflarına sahip bir insanla birlikte olmaktan Allah’a hamd eder, sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’e salât ve selam ederim.
Yüksek tahsil için 1968 – 69 öğrenim yılının başında babamla birlikte, Mühendislik tahsili yapmak için Ankara’ya geldik ve eski adı Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Yüksek okulu, şimdi adı Gazi Üniversitesi Mühendislik fakültesi olan okulun önce açılış merasimine katıldık. Merasim bitince, veliler ve öğrencileri okulun anfisine aldılar ve orada üzerinde beyaz bir önlük giymiş bir Profesörün “İslam ve ilim” adındaki konferansına dinledik.
Bu zat konferansında; İlimlerin kurucularının İslam âlimleri olduğunu, matematik, tıp, kimya, trigonometri, cebir, uzay bilimleri ve diğer ilimleri ilk bulan ve kullananların Müslümanlar olduğunu, isimler ve buluşlar vererek anlattı. Batılıların bu ilimleri en az 500 sene daha sonra sahip olduğunu vurguladı.
Daha sonra biz derslere katılmaya başladık. Mühendislikte “İmalat usulleri” adıyla bir dersimiz vardı. Bu derse giren Hocamızın, bize açılışta konferans veren Hocamız olduğunu gördük ve adının Prof. Dr. Necmettin Erbakan olduğunu öğrendik. Bu Hocamız İstanbul Teknik Üniversitesinde ki dersleri arasına bizim okulumuzu da almış haftada bir Ankara’ya gelerek bize ders veriyordu. Tabii hafta içi derslerimize de yanında asistan olarak çalışan şimdi SP Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da giriyordu.
1968 yılı, ülkemizde Müslümanlığın hor ve hakir görüldüğü, sadece kapıcı ve odacıların merdiven altı boşluğunda namazlarını kıldıkları yıllar. “Yeryüzünün iyiliğe programlanmış tek insanı Müslüman’ın”, “Gerici, Yobaz, Softa…” ilan edildiği yıllar.
Çok şükür ben ailemden aldığım şuurla ortaokuldan beri namazlarımı düzenli olarak namazlarımı kılmaya çalıştım. Yüksek okulda da okulun mescidine iner namazlarımı orada cemaatle kılardım. Bir de ne görelim, namaz kılanlar arasında derslerimize giren Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan da bulunması bizi fevkalade memnun ediyordu.
Bir ders çıkışı Hocamızla birlikte yürüyorum. Ona bayram da Konya’da karşılaştığım kendisi ile ilgili bir olayı anlattım. O da, bu sebeple beni tanımış oldu. Bir beni arkadaşlarımla arattırarak yanına çağırmış. Kendisinin okulda bulunduğu bir saatte yanına gittim. Bana; “Seni yetiştireceğiz” dedi.
Hocam ne yapacak da beni yetiştirecek diye merak ederken İstanbul’da yayınlanan bir Ulusal gazetenin Ankara bürosunda büro elemanı ve muhabir olarak çalışmaya başladım.
GAZETECİ YETİŞTİRMEK
“Tanrı’yı insanlar yarattı” diyen Eski Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in olaylı cenazesinde Maltepe camisinde muhabir olarak bulundum, gazeteme haberler geçtim. 1969 seçimlerinde Bağımsızlar Harekâtı olarak bilinen Erbakan ve arkadaşlarının haberlerini gazeteme bildiriyor, gazetenin Ankara bürosunun bir odasını seçim karargâhı olarak kullanan Ankara Bağımsız Milletvekili adayı Elektrik Mühendisi Osman Kirişcioğlu’nun çalışmalarına yardımcı oluyordum.
Seçim gecesi TRT’nin seçim haberleri bürosunda muhabir olarak bulunuyor, seçim neticelerini gazeteme iletiyordum. Orada ki muhabirlerin hemen hepsi o günün siyasi devleri Süleyman Demirel’in AP Adalet Partisi ve İsmet İnönü’nün CHP si ile ilgilenmiyor sadece bir çocuk seviyesindeki Prof Erbakan’ın Konya bağımsız Milletvekili seçimlerde alacağı oyla ilgileniyorlardı. Netice de Hocamız üç milletvekili reyi ile Konya Bağımsız Milletvekili olarak meclise girmeyi başardı.
Sonra Odalar Birliği başkanlığını seçimle kazanan Hocamızı, Demirel Hükümeti Polis zoruyla görevinden alıyordu. Bu ve benzeri bütün haberler yüzde yüz doğru bir şekilde gazeteme iletiyor, okuyucularımızın doğru habere ulaşmalarını sağlıyordum.
Daha çok fotoğraflara ağırlık verdiğim bu albüm, Hocamızın “Milli Görüş” Partilerinin Genel Başkanlığı benim de partilerimizin Gençlik kolları Genel Başkanı olarak birlikte yaptığımız çalışmaları ihtiva etmektedir.
HOCAMIZ BENİ TANIYOR
Aynı yıl içinde mübarek bir bayram günü Konya dayım. Arkadaşlarımla birlikte sağcı partilere bayramlaşmaya gidelim, dedik. O sıralarda henüz Milli görüş yok. Sağcı parti olarak AP Adalet partisi var, daha sonra adı MHP olacak olan CKMP Cumhuriyetçi köylü millet partisi var.
CKMP de bayramlaşma esnasında birisi : "Prof. Erbakan adında birisi, yeni bir parti kuracakmış" dedi.
Ben; “Allah Allah... Prof Erbakan bizim Hocamızdır ama ben ondan böyle bir şey duymadım” diye düşündüm.
Bayram tatili sonrası Ankara ya döndüm ve Hocamızın bir dersinden sonra Hocamızla birlikte yürüyerek okuldan çıktık.
Ben Hocama, "Hocam Konya da böyle bir şey duydum, bu sözün aslı var mı?" diye sordum.
Bir taraftan yürüyoruz. Ama Hocam derin bir düşünceye daldı. Anladım ki Hocamız müşkül bir duruma düştü.
O henüz cevap vermeden ben tekrar konuşarak: "Hocam, sizi müşkül duruma sokmuşsam sorumu geri alıyorum" dedim.
Bu sefer Hocamız kendisini mutlaka bir cevap vermeye mecbur hissetti ve "Kurulursa iyi olur, demişimdir" dedi.
Aradan birkaç gün geçince de beni yanına çağırarak: "Nevzat seni yetiştireceğiz" diyerek, o günlerde yayın hayatına yeni başlayan Bizim Anadolu Gazetesinin Ankara bürosuna elaman olarak çalışmamı sağladı.
Buradan bütün gençlerimize bir tavsiyede bulunuyor ve "Gençler, sizler de yetişmek isterseniz, inancımızın başkalarına ulaşmasını sağlayacak bir medya gurubunda çalışmalı, yazı yazmalı, gazete taşımalı, kamera çekmelisiniz…"