Bayramların önemi toplum üzerinde yarattığı etkiden kaynaklandığı için bu değerlerimiz aşındıkça “Nerde o eski bayramlar?” ya da “Nerde o eski Ramazanlar?” diyoruz. Özellikle yaşlılarla oturup sohbet ettiğimde bunu sık sık duyduğum gibi bugün gençler de bu ifadeleri artık sıkça kullanıyor. Çünkü geçmişte bayramda yapılan birçok ritüel bugün teknolojinin gelişmesiyle ortadan kalkmış durumda. Eskiden biraz daha vefa vardı ve birbirini ziyaret etmek çok önemliyken bugün bayramlar bir tatil olarak görülüp çocuklar bile babalarını bırakıp uzaklara tatile gitmeyi tercih ediyor. Buluşmak, bir araya gelip hasret gidermek önemli bir şeyken sadece bir telefon açmakla yetiniliyor ya da standart SMS’lerle ve çoğu zaman resmi bir üslupla bayramlaşmalar oluyor.

                                  

Büyüklerden dinlediğim kadarıyla eskiden insanlar bu kadar zengin değildi, rahat bir yaşam yoktu. İnsanlar her gün et yiyemez ve sık sık güzel elbiseler alamazlardı. Bu sebeple de bayramlar, toplum için kısa süreliğine de olsa eksikliklerini giderdiği günlerdi. Bu sebeple de bayramlar sadece çocuklar tarafından değil herkes tarafından heyecanla beklenirdi. İnsanlar sık sık elbise alamadıkları için elbise alışverişlerini bayram öncesine denk getirerek hem ihtiyacını gideriyordu hem de bayramda giyeceği temiz bir elbisesi oluyordu. Yine eskiden ne olursa olsun kurban kesilmesine özen gösterilirdi. Kurban kesen de etin ihtiyaç sahiplerine verilmesine özen gösterirdi. Bugünse artık insanlar her markadan elbiseyi sık sık alabiliyor ve böylece bayramlar sadece kırsal ya da fakir aileler için önemli oluyor. Aslında bugün de eskisi gibi çok kurban kesiliyor ama bu sefer de eskisi gibi komşuya dağıtılmıyor. Kurban sahipleri “zaten herkes kesiyor” diyerek çoğu zaman kurbanı, kendisi için et ihtiyacını gidermede araç gibi görüyor.

 

Bütün bunlara rağmen Kürt elinin Mezopotamya’sında hâlâ birçok eski bayram geleneğinin yaşatıldığını söyleyebiliriz. Bayram zamanlarında Mezopotamya’da gözle görülür bir değişim hissedilir. Burada topluluk-cemaat önemli görüldüğü için Bayram namazının bulunulan yerin büyük camisinde birlikte kılınması önemlidir. Cami çıkışında herkes adeta misafir kapma yarışına girer. Çünkü herkes, günler öncesinden temizlediği ve yemek hazırlığı yaptığı evlerinde misafir ağırlamaya çok önem verir. Bayram namazından sonra bayramlaşma da hiyerarşik düzene göredir. Önce büyüklerden başlanır ve bu işten en çok çocuklar nasiplenir ki bayram yerine gidip eğlensinler, yesinler, içsinler. Büyüklerin anlattığına göre eskiden belediyeler eliyle bayram yerleri belirlenip anonslarla herkes oraya davet edilirmiş. Bugün de bayram yeri olarak görülen yerler varsa da bu yerler genellikle insanların kendi imkanlarıyla kurdukları salıncaklar ve dönme dolapların olduğu, bazen parayla çocukların motorsikletle ya da at arabasıyla tur atmak için geldiği yerlerdir.

 

Mezopotamya’da bayramın izini sürerken Diyarbakırlı Mihriban Bilece bana bayram öncesi temizlik ve alışverişten bahsettikten sonra Diyarbakır’da bir bayram sabahını “Bayramdan önce çörekler, hoşaflar hazırlanır. Bayram sabahı yapılacak yemekler için akşamdan pirinç seçilir, fasulyeler suya konulur. Çocuklarımız bayram sabahını beklemeden bazen bayramlıklarını giyer öyle uyurlardı. Bazen de biz kundurası dahil tüm elbiselerini onun yastığının başına koyardık. Sabahleyin erkekler camiye giderdi, kadınlar da cami çıkışı gelecek misafirler için akşamdan hazırladıkları malzemelerle yemek yaparlardı. Gelen misafirlere ikram edilmek üzere içinde kolonya, şeker ve lokum bulunan bir tepsi de hazırlanır. Kapıya gelen çocuklara da tanıdıksa para, değilse şeker verilir.” sözleriyle anlatıyor. Bunun yanında Mardinli Aynur Ilı da Mardin ve özellikle Çiftlik (Çutılke) köyündeki bayram ritüellerini çocukluğuna giderek “Akşam olunca sabırsızlıktan bir an önce sabah olmasını isterdik. Bu yüzden erkenden uyurduk. Bazen elbiselerimizi giymiş halde uyurduk bazen de elbiselerimiz yastığımızın başına konmuş bir şekilde uyurduk. Bayram için sütlaç ve Kuliçe dediğimiz tatlılar ile kaburga dolması, kuru fasülye ve pirinç pilavı gibi yemekler yapılırdı. Bayram sabahı çok erken uyanırdık. Büyüklerimiz elbiselerimizi giydirir, saçımızı yapardı. Sonra arkadaşlarla gruplar oluşturup elimizde küçük poşetlerle kapı kapı dolaşarak şeker toplardık. Bizim köyde iki Hıristiyan aile de vardı. Hıristiyan çocuklar da bize katılır ve birlikte şeker toplardık. Tabii aileler de Hıristiyan ailelerin çocuklarını görünce daha çok mutlu olup onlara daha fazla şeker verirlerdi ve bu duruma çocukça çok kızardık.”  sözleriyle anlatıyor.

 

Bugün her ne kadar zayıflamışsa da Şanlıurfa ve Gaziantep çevrelerinde arife günü “kahke” yapılır. Un, yağ, hamur karışımıyla ve türlü kalıplarda yapılan kahkeler bayramın olmazsa olmazıydı. Kahke yapmayan aileler adeta ayıplanırdı. Antep’te simit şeklinde yapılırken Urfa’da da daha çok düz yuvarlak şekilde yapılırdı. Bugün bu gelenek zayıflamış durumda ve aileler çeşitli yerlerden hazır olarak kahke alıyorlar. Bunun yanında Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinden Semra Çelebi oradaki bayramı “Bayram sabahı da genellikle kuru ya da yeşil fasulye ile pirinç pilavı yapılırdı. Bayram sabahı elbiselerimizi giyer herkesin bayramını kutlardık. Bu bize bazen para, bazen de şeker olarak geri dönerdi. Tüm mahallenin bayramını kutlardık böyle. Ama şimdi harçlığı alan çocuk şeker toplamak yerine internet kafeye koşuyor. Bizim karşımızda yer alan Suriye’deki Serekani’de de buradaki insanların akrabaları var. Her bayram burası sınır hattına yığılan insanlarla dolardı. Akrabalar iki sınır boyunca dizilir ve bağırarak bayramlaşırlardı. Birbirilerine getirdikleri hediyeleri bir sınırdan diğerine atarlardı. Hüzünlü görüntüler oluşurdu.” şeklinde aktarıyor.

 

Sonuç olarak bugün bayramların barış ve kardeşlik iklimini yaratmasına çok ihtiyaç var. Ülkemizin tüm şehirleri, köyleri, dağları, ovaları bu tür bayramlar üzerinden ortaklaşmaya hazır. Bugün Ankara-Kızılcahamam’daki çocukların el öpüp para toplamasına nasıl ebebiş diyorsak aynısını Kürt çocukları da yapıyor. Sivaslının bayram için yaptığı ve adına gilik dediğinin Urfalının kahkesinden bir farkı yoktur. Bayram yerlerimiz aynı, dualarımız aynı… Bu sebeple barış, kardeşlik ve birliktelik duygularıyla tüm İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik ediyorum.

Bi hêvîya azadî, aşîtî û yekîtîyê cejna we ya Remezane pîroz dikim…

Gaphaberleri.com:Küşe /Yazarı İbrahim GENÇ