Çok partili siyasi döneme girdiğimiz 1946 yılından beri partiler, çalışmalarında muarızlarını (karşı partileri) tenkit ederek oy almaya çalıştılar. “Sen yapamadın. Ben gelirsem yaparım” ifadesi bu çalışmaların özeti gibidir. Bu gün de ayını çalışmalar devam etmektedir. Özellikle iktidar partisi ile ana muhalefet partisi miting meydanlarında ne yapacaklarını anlatmaz, muhalefet partilerini ve özellikle de Ana muhalefet partisini tenkit eder dururlar. 1969 yılında Prof. Dr. Erbakan’ın siyasi çalışmalarına başlamasıyla yeni bir görüş daha ortaya atıldı. “Milli Görüş”
Hocamız, Konya ve ilçelerinin her birinde “Sağcı görüş, solcu görüş ve milli görüş” konferansları verdi. Bunlardan bir kısmına ben de katıldım. Konferansında bu görüşlerin özellikle ekonomik yönlerini ele alarak;
“Sağcı görüş ekonomide kâr’ı da faizi de serbest bıraktı. Vergileri varlıktan değil kardan aldılar. Darphaneyi çalıştırdılar açıktan para bastılar. Aldıkları kararla dövizlerin fiyatını yükselttiler yani TL’nin değerini düşürdüler. Üretimi ve ihracatı teşvik edeceklerine tüketimi ve ithalatı teşvik ettiler. Bu da milletin sömürülmesi, soyulması demek oldu. Millet gittikçe fakirleşmeye başladı.
Solcu görüş ise Sosyalizm ve onun uygulaması olan Komünizmi esas alarak kâr’ı da faizi de yasaklamaya kaktı. Daha doğrusu fikren bunları söylüyordu da iktidara gelinde icraatında sağcı görüşün uygulamalarını aynen yapıyordu.
Milletimizi kendi görüşü olan “Milli görüş” ise üretimi ve ihracatı teşvik edeceğini, kâr’ı serbest bırakacağını ancak sömürü aracı olan faizi yasaklayacağını ifade ediyordu.
Milli Görüşçü olmak dört esası kabul etmekti. Bunlar; 1. Maneviyatçı olmak 2. Hakkı üstün tutmak, 3.Tarihine bağlı olmak ve 4. Nefis terbiyesi yapmaktı.
Maneviyatçı olmak, yapılacak olan her işin, bir gün (ahrette) hesabının sorulacağına inanmaktır. Çalışan insanlar buna inanırsa ülkede soygun ve sömürü olmaz, haklar baştan korunmuş olur. Çıkar ve menfaat ile hareket etmek değil her zaman ve her şart altında hakkı tutmak esastır. Tarihimiz bizi biz yapan değerlerin yaşanması ile doludur ve bu konuda sayısız kahramanlık örnekleri bulunmaktadır. Canımızın hoşuna gideni değil, canımız istemese bile hakkı tercih edebilmek nefis terbiyesinin içinde gizlidir.
TBMM’ DE ÜÇ DEV ADAM
1969 seçimlerinde Konya Bağımsız Milletvekili olarak TBMM’ne giren Prof. Dr. Necmettin Erbakan, AP’sinde meclise giren Tokat Milletvekili Ahmet Arıkan ile Isparta milletvekili Hüsamettin Akmumcu’nun AP’ den istifa ederek Bağımsız milletvekili olmaları ve Hocamızla bir araya gelerek üç kişilik bir gurup kurmaları, meclis çalışmalarını koordineli bir şekilde yapmalarını sağladı. Bu da yapılan çalışmaların tesirini artırıyor, toplumda ses getirmesini sağlıyordu.
Mesela 1970 yılında Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın mecliste yaptığı AET (Avrupa Ekonomik Birliği – Yeni adıyla AB Avrupa Birliği) konuşması toplumda çok büyük ses getirmesini sağlamıştı.
Bu üç idealist insan siyasi açıdan toplumu da organize etmek ve idareye talip olmanın yolunu seçerek 26.Ocak.1969 da bir parti kurdular ve adına MNP Milli Nizam Partisi dediler.
Dikkat edilecek olursa bu parti ülkenin nizamını (düzenini, sistemini, rejimini…) hedef aldığını baştan ilan ediyordu ve diğer partilerin hiç biri sorunları çözmek için bu kadar derinlere inmemişti, inememişti. Hâlbuki bütün iyiliklerin başı da, bütün kötülüklerin başı da sistemin kendisiydi.
Milli görüşün hedefleri ise bu gün ekonomi başta olmak üzere ahlaki sahada, hukuki sahada, ilmi sahada birçok skandalın bir anda yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz. Onun için hedefler de ona göre seçildi ve 1. Yaşanabilir bir Türkiye, 2. Yeniden büyük Türkiye ve 3. Yeni bir dünya kelimeleriyle özetlendi.
Bu hedeflere ulaşabilmek için de “Adil düzenin sağlanması ve İslam Birliğinin kurulması” şarttır, denildi.