Cumhuriyet döneminde 1969 yılında Milli Görüşün siyasi platforma çıkması ve “Ben de varım” demesi, “köpeksiz köyde değneksiz gezenleri” hizaya sokmaya yetmiştir. Bu, ipleri başkaları tarafından idare edilen hırslı politikacılar, 50 milyonluk (o zaman nüfusumuz 50 milyondu) ülkemizi ana hatlarıyla ikiye bölmüşler, birine sağcı diğerine solcu demişler ve birbirlerini itham ederek (kötüleyerek) etraflarına insan toplamaya çalışmışlardır.

Milletimiz birbirinin kardeşi olması ve bu yapının tahkim edilmesi, siyasilerin bu samimi ortamı hazırlaması gerekirken, yanlış siyasi tutumlar sebebiyle insanımız da birbirinin düşmanı haline getirilmiştir. Özellikle 1970’lı yıllarda bu tahrikler en yüksek seviyeye ulaşmış, anarşi ve terör o kadar azmıştır ki yolda giden suçsuz insanlar kurşunlanmış, kahvehaneler de oturan masum insanlar silahlarla taranarak katliamlar yapılmıştır. O karışık günlerde insanlar, “Acaba bu gün bana bir kurşun isabet eder mi?” diye endişe eder hale gelmişlerdir.

Nitekim 12.Eylül.1980 günü yapılan askeri ihtilalin gerekçelerinden birisi, “ülkede artan terör ve anarşinin durdurulması” olarak gösterilmiştir.

Çok şükür ki ülkemizde sağduyu sahibi imanlı insanlarımız da vardır ve onlar da milletimizin ve özellikle de gençlerimizin birbirleriyle kardeş olması, eğitim ve öğretimlerini sağlam yaparak kendilerine, ailelerine ve milletimize faydalı birer insanlar olabilmesi için çalışmalarını artırmışlardır.

MİLLİ GENÇLİK YOĞRULUYOR

Milletimizin kendi görüşü olan milli görüş, her ne kadar etrafına bir takım insanları ve özellikle gençleri topluyorsa da bu toplanmayı hızlandırmak, gençleri birbirine kardeş yapmak, ülke kalkınmasına birlikte çalışmak için bazı kurumların kurulmasına ve bunların çalıştırılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Ülke gençliğini kucaklayacak, onları kardeş yapacak, toplumun güçlü olmasını sağlayacak bu gençliğe “Müslüman gençlik” denmedi. Çünkü sağcı gençlik olsun solcu gençlik olsun sıkıştıkları zaman “Ben de Müslümanım. Benim dedem de hacıdır” gibi kelimeler kullanıyorlardı. Sağcı veya solcu gençlik de denilemiyordu. Çünkü o zaman ortamda bulunan ve birbirleriyle çarpıştırılan gençlikle karıştırılma mahzuru vardı. Geriye Milli Görüş olarak belirlenen siyasi görüşün gençliğinin de “Milli Gençlik” adını almasıydı.

Milli gençliğin en güzel örneklerinden biri 21 yaşında İstanbul’u fethederek, batılın merkezi ve entrikaların kaynağı Doğu Roma İmparatorluğunu tarihe gömen, bir çağ kapayıp, yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet Hazretleriydi.

Biz de gençlik tarif edilirken birinci sıraya Sultan Fatih konuluyorsa da yaşı ileri seviyede olduğu halde gençlere taş çıkartacak azim, fedakârlık ve gayrette bulunan insanlarımızın da bulunmaktaydı. O halde gençlik tarifi yaşa göre değil, inancı için yapılan fedakarlığa göre yapılmalıydı. Biz de gençlik tarifi yaparken; “Genç, inancı ve ideali uğrunda fedakarlık yapandır” diye tarif ettik. Bunu en güzel örneğini de İstanbul’da metfun Eba Eyyüp El Ensari Hazretleri olarak gösterdik.

90 yaşına gelmiş olduğu halde 6 oğlu ve torunu ile at sırtında – deve sırtında, açlıkta susuzlukta, çölde – kumda yürüyerek, İslam ordusuyla birlikte iki sefer İstanbul önlerine gelen ve orada şehit düşen, böylece Peygamberimizin methine mazhar olan Eba Eyyüp El Ensari’ni gösterdik.

MİLLİ GENÇLİK VAKFI KURULUYOR                                                                 

Milli Gençliğin yetişmesini ve bunların bütün genliği kucaklamasını kalbinin ta derinlerinde hisseden Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 1973 yılında yapılan seçimlerde MSP adına 48 milletvekili ile TBMM ne giren Konya milletvekili Makine Yüksek Mühendisi merhum Reşat Aysoy’u çağırarak ona “Milli gençlik Vakfı” adıyla bir vakıf kurmasının talimatını verdi..

Vakıflar Genel Müdürlüğü, “vakıf bir gayrimenkuller topluluğudur” demelerine rağmen, Reşat Aksoy da yaptığı çalışmayla bu kuruluşun hem vakıf statüsünde olmasını ve hem de bir dernek gibi gençliğin her kesimini kucaklayacak bir Vakıf senedi hazırladı.

Bu senet, Vakıflar Genel müdürlüğünün onayından geçti, mahkemeye gitti ve mahkeme kararıyla kuruluşu Resmi gazete de yayınlanarak MGV hayatiyet kazandı. (1975).  

Vakfın Mütevelli heyet Başkanı ve ilk Genel Başkanı Reşat Aksoy’du. Bu arada kurucular arasında bulunan, vakfın kuruluş ile Ankara’da 350 Yüksek Öğrenim Gençliği yurdunun kurulmasında büyük hizmetler gösteren ve kendisine MGV Genel Müdürü unvanı verilen İnşaat Mühendisi Nazım Karaman’ı da hayırla yâd ediyorum.

Ben o esnada MSP Gençlik kolları Genel Başkanı olduğum için Vakıf kuruculuğunda ve yönetiminde görev almadım. Ancak 12.Eylül.1980 günü yapılan Askeri darbede bütün siyasi partilerle birlikte Genel Başkanlığını yaptığım Kur’an Kursları Federasyonu da kapatılınca, o karışık ortamda sahipsiz kalan MGV Milli Gençlik Vakfına Genel Başkan olarak geçtim.

1985 seçimlerinden sonra benim de profesyonel çalışmalara başlamamla birlikte Vakıf bir gençlik hareketine dönüştü. Vakfın şubelerinin açılmasında sözü geçen arkadaşlar görev aldılar. Şube açılışlarında Hocamızın aylık il başkanları toplantısında yaptığı sıkı takibin çok faydası oldu. 1997 de 17 yıl sonra görevden ayrıldığımda vakfın 1878 şubesi vardı.