Dünyanın en zeki insanlarından biri olan büyük filozof ve felsefeci Spinoza diyor ki;" Dalga geçmemeli, ağlayıp sızlamamalı, nefret etmemeli,anlamalı."
Peki biz anlıyor muyuz?
Anlamak için soru soruyor muyuz?
Kesinlikle hayır.Anlamıyoruz ve soru da sormuyoruz.
Depremin olduğu günden beri kendime sürekli neden neden diye sorup duruyorum.
TV kanallarında canlı yayında Fatih Altaylı ağlıyor, deprem yerinden canlı yayın yapan muhabirler , vatandaşlar kadın,erkek, çocuk herkes ağlıyor.Bir tek devletin soğuk yüzü ağlamıyor.
Peki biz vatandaşlar olarak hep ağlayacak mıyız?
Ağlamamamız için ne yapmalıyız?
Cevabımı net olarak şöyle özetleyebilirim.
Bu olayın iki yüzü var.
Birinci yüzü devlet ve devletin kurumları, devletin bir bütün olarak işleyişidir.Devleti ayakta tutan yada devleti devlet yapan demokratik yasalarıdır. Yasaların hukuk çerçevesinde,adil işleyişidir. Devlet liyakatli kadroları ile verimli olur. Yanlış yapmaz. Ya da çok az yapar.
Ayrıca devlet teknik devlet olmalıdır.Yani şahsın devleti, rant devleti değil hizmet devleti.
Biz de böyle mi?
Hayır, bin kez hayır.
Almanya'da toplamda mütahitlik yapan firma sayısı 3600. Türkiye’de yalnız İstanbul'da mutahitlik yapan firma sayısı 76 000. Türkiye genelinde ne kadar bilmiyorum.Varın onu da siz düşünün. "İlkokulu mezunu, bu işin okulunu okumayan,mühendis ile ortak çalışmayan, yapı denetim firması da kendi şirketi olan, artan beton-demir yığınlarıyla hesapsız kat çıkan mütahit” iş başında…Sonuç Gölcük'te ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde büyük yıkım, maddi-manevi büyük kayıp ve acı….
Bu işin ikinci yüzüne gelirsek bu konu da inançla ilgilidir.Şöyle ki Japonya'da Şintoizim ve Budizm olarak 2 din hakimdir. Şintozim çok tanrılı bir dindir. Yağmur, yıldırım gibi doğa olaylarını temsil eden tanrıları vardır. Panteizm inancını da kapsar. Bizde ise Müslümanlık egemen inançtır.
Peki Japonlar, doğa olayı olan depremi tanrılarına mı havale ediyorlar? Depreme kaderci bir anlayışla mı yaklaşıyorlar? Hayır.
Depreme dayanıklı konutlar yapıyorlar ve insanlarını deprem konusunda eğitiyorlar. Tanrıdan gelen başla göz üstüne yada kaderde ne varsa göreceğiz demiyorlar. Japon devleti çok dürüst ve titiz davranıyor bu konuda. Vatandaşlar da duyarlılık gösteriyor.
Biz halk olarak ne yapıyoruz bu konuda peki? Kaderci davranıp işi Allah'a havale edip ona sığınıyoruz. Devleti yönetenler de bundan nemalanıyor.
Yani inancımızı dünya işlerinden ayırmıyoruz. Japonlar gibi yapmalıyız oysa.Orada bizde olan depremler büyüklüğünde deprem oluyor,
ölen kişi sayısı yok denecek kadar az.
Bu konuda bilim ve tekniği ön plana çıkarmalı Alman ve Japon disiplini uygulanmalı.
Yoksa?
Yoksa biz daha çok ağlar ve acılar çekeriz.
Not: Okuduğunuz yazımı 6 Şubat 2023 depreminden sonra 9 Şubat'ta yazıp,
Whatsapp'la arkadaşlarıma göndermiştim.
2 Ocak 2024 günü Japonya'da 7.6'ı büyüklüğünde deprem oldu. Can kaybı 94, bizde 50 binin üzerinde.
Japon yetkililer "insanlarımız binalarda değil sokakta öldüler, binalar, iş yerleri, metrolar güvenli", diyorlar.
Ayrıca, tsunami ile büyük yıkım olduğu halde nükleer santrallerde sızıntı olmadı, çalışıyor.
Tekrar soruyorum: Olup biteni anlıyor muyuz?
Neden bizde 50 bin can, Japonya'da yalnız 94 can.
Kendimize ve yetkilere bunu soruyor muyuz?
Sakın ha sakın kader/mukadderat demeyin!
AĞLAYIP SIZLAMA ÇARE DEĞİL
YORUMLAR