Nevzat Laleli

            29.Mayıslar, benim için bir taraftan sevinç ve mutluluk günleri olurken diğer taraftan dertlerimin depreştiği günlerdir. Bir taraftan atalarımızın yaptıklarıyla ve fetihleriyle övünürken, zamanımız idarecilerinin Batılar karşısında takındıkları tavır sebebiyle de kahrolmaktayım. Bu bizim adamlarımızda hiç “tarih şuuru yok mudur, Allah’ım…” diye üzülür, dururum.

            

Dünyada efendi olmak da, köle olmak da önce düşünce tarzına sonra o düşüncenin tesir altına aldığı ruh yapısıyla yakından ilgilidir. Her hâl ve durumda efendi gibi (hür ve bağımsız) düşünen, işlerini ona göre yapan insanlar, esir de olsalar efendiliklerinden bir şey kaybetmezler ve bir gün mutlaka bağımsızlıklarına kavuşurlar. Ama kendini hür ve bağımsız zannedenler, köle ruhuna sahiplerse onlar eninde sonun da başkaları tarafından esir alınırlar ve kalıcı bir kölelik hayatına saplanırlar.

Efendi gibi düşünmenin ilk şartı ise “Allah’tan başka hiçbir şeyi ilah olarak kabul etmemektir.” Böylece ruhunuz da bedeninizde hürriyetine kavuşacak ve siz efendi ruhuna kavuşacaksınız. Yani; 1) Allah’tan başkasına kulluk etmemek, 2) Allah’tan başkasından yardım beklememek, 3) Rızası alınacak tek varlığın Allah olduğuna ve 4) İnsanın dünya ve ahiret saadetini sağlayacak kanunların ancak Allah tarafından konulabileceğine inanmaktır.

OSMANLI EFENDİ İDİ

            Büyük düşünmek ve efendi ruha sahip olabilmek, büyük işler yapabilmenin ilk adımıdır. Atamız Osmanlı Hükümdarları, (özellikle Fatih Sultan Muhammed Han) Garbın (Batının) elçilerine; “Bizim hükmümüzün eriştiği yerlere sizin hayaliniz bile erişemez” diyorlardı. Bütün hareketleriyle de bu sözlerini ispat ediyorlardı.

            Bir de şimdi halimize bir bakın bakalım. Dünün büyüğü biz, küçülmüş de küçülmüşüz… Düşünce tarzımız da değişmiş ve o da küçülmüş. Ülke yöneticilerimiz iki de bir ABD’nin ve AB’nin kapısını aşındırır olmuşlar. Bırakın onların konuşmalarını takip etmeyi, bütün hareketlerini Batılıların mimik ve jestlerine göre ayarlar olmuşlar.

Şimdi artık, tabirimi mazur görün, “Avrupa’nın, özelikle Amerika’nın gücünün eriştiği yere bizim hayalimiz erişemez olmuş…”

Bu değişikliğin temelinde “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” esası bulunduğu da bir başka gerçektir.

Devlet idaresinde “İnsanı insan yapan belki de Sultan yapan…” yapan, inancınızı bir kenara koyar ve Avrupalının kendisine bile fayda vermediği zihniyetine sahip olmaya çalışırsak işte olacak budur. Onlar tarafından sömürülür, onlar tarafından sevk ve idare olunuruz. Onların Irak’ı işgaline yardımcı olur, 1,5 milyon insanın öldürülmesinde hissedar oluruz. Suriye’ye girebilmek için onlardan destek bekleriz. Şehitlerin ve Gazilerin kanları pahasına aldıkları vatanınızı yok pahasına satarız. Kendimiz üremeyiz. İthal edelim de yiyelim, ithal edelim de giyelim deriz. Onun için sizin dış ticaretimiz büyük açıklar verir. Onun için cari açığımız gittikçe büyür. Biz de sadece bakar dururuz.

Cumhuriyet dönemimizde bu düşük yapıyı değiştiren ve “Milli değerlerimizi öne çıkartan” tek siyasi insan, TBMM kürsüsünden de “Bize ne Amerika’dan…” diye haykıran rahmetlik Prof. Dr. Necmettin Erbakan olmuştur.

YA SULTAN FATİH

            Sultan Fatihi anlamanın ve onun büyüklüğünü kavramanın en kısa yolu, onun kendisini anlattığı şu şiirinde yatmaktadır. Avni mahlasıyla yazdığı bir gazelinde Sultan Fatih;

İmtisal-i Cahidü fi'llah olubdur niyyetüm/          Niyetim, ALLAH yolunda savaşmaktır
Din-i İslam'un mücerred gayretidür gayretüm/   Gayretim yalnız İslam dininin yücelmesidir
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i Ricaullah İle/     ALLAH'ın ve Evliyaların yardımıyla,
Ehl-i Küfri serteser kahreylemekdür niyyetüm/ Küfür Ehlini baştanbaşa kahreylemek niyetim
Enbiya vü Evliyaya istinadum var benüm/         Ben, Peygamber ve Velilere dayanarım
Lütf-i Hakk'dandur heman ümmid-i feth ü nusretüm/ALLAH'ın lütfudur fetih ümidim ve kuvvetim
Nefs ü mal ile n'ola kılsam cihanda ictihad/       Kendimi ve malımı feda etsem ne güzel olur
Hamdülillah var gazaya sadhezaran rağbetüm/  Hamdolsun, gaza etmeye yüz bin rağbetim var
Ey Muhammed mücizat-ı Ahmed-i Muhtar ile/ Ey Mehmed ! Peygamberimizin mucizeleriyle
Umarum galib ola A'da-yı dine devletüm” /      Düşmanlarıma galip geleceğimi umarım.

            MİLLİ GENÇLİK GELİYOR

            50 senedir ekip, diktiğimiz, sulayıp büyütülmeye çalıştığımız bir gençlik var, önümüzde… Her türlü zorluğa ve baskıya rağmen inancını yaşamaya çalışan ve ondan asla taviz vermeyen bir gençlik… Bu gençliğe, Fetih gençliği diyoruz, Milli gençlik diyoruz.

Bunlar şimdi ülkemizin çeşitli noktalarında artık söz sahibidirler.  Bir “kısmı, uydum kalabalığa…” diyerek “Mücahitlikten Müteahhitliğe…” geçmiş olsa da bunların büyük ekserisi, aldığı bilgi ve ruh sayesinde “Milli Görüş” iktidarında hizmet ederek, büyük işler başarmanın heyecanını taşımaktadır.

            Allah’a şükürler olsun. Her 29.Mayıs “Fetih ve Gençlik günü” kutlamalarında gittiğim şehir stadyumlarında, stadyumun içini ve dışını dolduran, heyecanlı ve coşkulu bir gençliğin dimdik ayakta olduğunu bir kere daha müşahede etmek, geleceğimiz için beni için ümitlendirmektedir. “Allah, nurunu tamamlayacaktır” inşallah.