Birleşmiş Milletler’in, Afganistan kadın formuyla birlikte düzenlediği forumda konuşan Oscar ödüllü aktris Meryl Streep mealen şunları söyledi: Bu gün Afganistan’ın başkenti Kabilde bir dişi kedi verandada güneşlenebilir ama Afganlı bir kadın yüzünü açıp kendi evinin verandasında bunu yapamaz; sincaplar parkta koşup oynayabilir ama bir kız çocuğu parkta koşup oynayamaz; ağaçta kuşlar ötüp kendi şarkılarını söyleyebilirler ama Afganistan’da kadınlar ve kızlar açık alanda şarkı söyleyemez, ayrıca kadınların sokakta gülmeleri ve yüksek sesle konuşmaları da yasaklandı.
Evet, Afganistan’da kadınlar burka denilen kafeste nefes alamıyorlar. Kadınlar için yeni ahlak yasaları kondu. Sanki ahlaksız olan yalnız kadınlar. Nedense en ağır yasaklar hep kadınlara geldi, geliyor. Afganlı erkekler pirüpak, onlar hiç ahlaksızlık yapıyorlar.

Taliban rejiminin uygulamalarına karşı, siyasi Müslüman kadınlardan ses çıkmıyor. Müslümanlardan da ses çıkmıyor, tık yok.

Sizi gidi sizi takkiyeciler!

Nakil, doğma, taklit kimi Müslümanların aklını işlemez, düşünemez hale getirmiş; onları kör, sağır, dilsiz etmiş.

İnsani değerler taşıyan sanatçı Meryl Streep insanlığın aklına ve vicdanına seslenerek, insanlığı Afganistanlı kadınlarla dayanışmaya çağırdı.

Meryl Streep’in yukarıda özetini verdiğim Birleşmiş Milletler’deki konuşmasını videodan dinleyince, dört yıl önce yazıp yayınlamadığım aşağıdaki yazım aklıma geldi. Belki kadınlarla dayanışmaya katkım olur diye, yazımı kamuoyu ve sizlerle paylaşmak istedim.

KUTSAL METİNLER VE KADINLAR

Üç semavi dinin kutsal metinlerini okudum, okumaya da devam ediyorum; hemen şunu belirteyim bu kutsal metinlerin dili erildir ve yaratıcı yalnız erkeklere seslenmiş. Bu durum, yeryüzünde tanrının gölgesi olan tüm kralların, sultanların, padişahların, halifelerin, şahların erkek olmasından mı kaynaklanıyor? Erkeklerin zamanla kadınlar üzerindeki etkisi mi bu durumu yarattı? Yoksa tanrılar yalınız erkeklere mi güveniyor? Tanrılar katında da mı “kadının adı yok”? Sorular sorular sorular, sorulardan biri de şu: Neden semavi dinlerde kadın peygamber yok? Neden kadınlar evliya, imam, mürşit, haham, piskopos ya da yönetici olamıyorlar?

Semavi dinlerdeki yaratıcı, bütün insanları eşit yaratmış mıdır? Önce bu soruya cevap vermeliyiz. Bu soruya iki şekilde cevap verebiliriz. Varsayalım ki yaratıcı hiçbir ayrım gözetmeksizin insanları eşit yaratsın. O zaman kadınların peygamber, evliya, ermiş, imam, haham, piskopos, yönetici olmalarında bir problem yoktur. Çünkü yaratıcı mutlak hakimdir, her şeyi istediği gibi düzenler ve istediği iradeyi de koyar. İnsanların da buna itiraz edecek hakkı ve gücü yoktur.

Gerçek hayatta; kadınlardan peygamber ve din görevlileri olmadığına tanığız.(Varsa da semboliktir) Yani “Yaratıcının,” insanları eşit yaratmadığı durumla karşı karşıyayız. Bu teoriye göre her şeyin mutlak hakimi olan “Yaratıcı”; bana göre de, (onun ifadelerinden oluşan kutsal kitaplarında da görüldüğü gibi) insanları eşit yaratmamıştır ve bu anlamda hiç de adil davranmamıştır. Olaya semavi dinlerin yaratılış teorisinden baktığımızda; Âdem topraktan ve ona arkadaş olarak da, Havva onun kaburgasından (Havva topraktan yaratılmamış ve Adem’e arkadaş olması için) yaratılmıştır. Burada da görüldüğü üzere yaratıcı eşit davranmamış, karşı cinsleri birlikte yaratmamıştır. Önce Âdem’i, Âdem için de O’nun kaburgasından Havva'yı yaratmıştır. Burada eşitlik ve adalet yoktur.

Yaratılış sonrası cennette Havva, Âdem’i yaratıcıya verdikleri sözden caydırarak elmayı yedirip O’nu ‘yoldan’ çıkarmıştır. Dolayısıyla Havva damgalı, devrimci, isyankâr, bir anlamda lanetlidir. Cezalı olarak cennetten kovularak yeryüzünde yaşamaya sürgün edilmişlerdir. İnsanlık da onların, yaratıcı tarafından cezalandırılmalarının bir ürünüdür. Burada kadına güvenilemeyeceği durumu açıktır.

Bu üç semavi (Musevilik, Hristiyanlık, Müslümanlık) inanca göre; kadınlar kötüdür, şeytandır. Regl oldukları için pis ve kirlidir. Yalnız burada istisnai bir durum söz konusudur. Hazreti Meryem ve Hazreti Fatma(Âmine yok) kötü, şeytan ve pis değillerdir. Bizzat Hazreti Muhammed'in söylemiyle onlar nur yüzlü melek ve bakiredirler. Onlar regl de olmamışlardır. Hatta bu nedenle Hazreti Muhammed, kızı Fatma'ya Zehra lakabını takmıştır. Bu iki istisna dışındaki tüm kadınlar, erkeklerin malıdır. Erkekler, onları istedikleri gibi yönetir ve herhangi bir meta gibi kullanırlar. Sonuç olarak yaratıcıya ve kutsal kitaplara göre; kadınlar yoldan çıkarıcı, kurallara uymayan, bir anlamda lanetli, güvenilmeyecek insanlardır. Bu özellikleri nedeniyle de, peygamber, evliya, imam, mürşit, haham, papaz, piskopos vb olmazlar. Ayrıca günümüzde de, bu inancın gereği olarak yönetici olamazlar.

Gerçek hayatta ise farklı bir durumla karşı karşıyayız. Kadınların yönetimde işlevsel olmalarının önüne, bu kadim anlayışla set çekilmesinin gerçek nedenini; erkeklerin kadınlardan korkularıyla açıklayabilirim.

Şöyle ki; kadınlar doğurgan oldukları için doğanın bir parçasıdırlar. Doğayla iç içedirler. Doğa yasaları onlar için diğer beşeri yasalardan ve konulan kurallardan daha önemli ve daha geçerlidir. Aynı zamanda bunların tümünden de üstündür. Kadın, hamile kaldığı andan çocuğunu büyüttüğü ana kadar acıyı, hazzı, mutluluğu iç içe yaşar. Dolayısıyla duyguları ve merhameti erkeğe göre çok daha fazladır. Erkek bu süreçte atıl durumdadır. Bu korkuyu bastırmak için erkekler, yukarıda açıkladığımız yaratılış ve kutsal kitaplardaki kendi lehlerine olan metinleri istedikleri şekilde kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak kadınları kendi egemenlikleri altında kendilerine hizmet ve itaat eden bir duruma sokmuşlardır. Dolayısıyla kadınlar ekonomik, siyasal, ideolojik (inanç boyutuyla) sosyal, kültürel alanlarda erkeğin sömürü ve baskısı altındadır.

İnsanlık; bilgi ve iletişim dönemine girdi. Bu dönem, kadınların lehinedir. Çünkü; beden ve pazı gücünün yerini, bilgi birikimi, zihinsel süreçler ve iletişim becerisinin aldığı bir dönem yaşamaktayız. Sürece yön veren bu insani özellikler, kadınlarda yeterince vardır. Bu nedenle; etnik köken ve inanç farkı gözetmeksizin tüm kadınların kurtuluşu, onların dayanışması ve örgütlü mücadelesiyle elde edilecek kazanımlarla sağlanabilir. Kadınları kurtaracak olan yine kadınların kendisidir. Kendilerine güvenmeliler çünkü tarihin akışı onlardan yanadır.

Tüm kadınlara sevgi ve saygılar.

Not: Taliban, Hizbullah, El-Kaide, Hamas, Deaş/Işid; Netanyahu, Hıristiyanlığın Orta Çağ karanlığı; demokrasinin kırıntısı olmayan bildiğiniz kimi İslam devletleri ve Nas deyip yoksulluk yaratan liderler bu anlayış ve kutsal metinlerin ürünleridir.