Her gün “gönüllü gitti, şehit oldu” televizyonlarda haber ve alt yazı olarak okuyoruz. Ardından bayraklara sarılı tabutlar yürek burkuyor. Bu insanlar ne hasretlerle, ne zor şartlarda büyütüldüler, yetiştiler, ülkenin ve ailenin büyük beklentisine umut idiler.  Hem "kaç leşin var" diyenlerin, hem de asker, polislerin ölümlerini sayılara dökülmesi beni fazlasıyla rahatsız eder. Kara tablolar çizmek istemediğim gibi gerçeklerin acılığı yürek yakıyor.

Cenaze götürülürken “Şopen’den mi Itri’den mi söylensin. Ben şahsen “tekbirlerin” samimi insanların inançlarını pekiştirdiğine inanırım. Onu düşünmektense “yeter artık” diyelim ve gelen cenazeleri durdurma uğraşı verelim. Yürek yangınlarına son demek bu ülkeyi seven herkesin görevi olmalıdır. Cenazelere, yaralılara ve ağıtlara, "yeter" demeliyiz…

Bombalar, yıkımlar, ölüm tuzakları, savaşı aratmayan olaylar büyük hüzün ve ıstırap veriyor. Annelerin gözyaşlarını deryaya dönüştürmekten kurtaralım.  Çaresizlik bir ateş gibi sarmış bedenimizi. 

Diğer yanda sınırdaki ilimiz Kilis ve Hatay ili sınırlarında  Işid tarafından bombalar düşmekte, ölüm olayları yaşanmaktadır. Kasıt yok denilemez. Misliyle cevap veriliyorsa da ölümün derinden derine işleyen kahrına dayanılmıyor. Ya annelerin, çocukların, babaların yüreklerine işleyenler... Sokaklar çıkılmaz bir hal almış. İnsanlar panik içinde… Nerede ne zaman ne olacağı belli değil. Kendimizi sorgulamadığımız gibi siyasilere kimse bir şey sormuyor. Bu işin sonu hüsran…

Ülkemizde öfke ve şiddetin getirdiği diğer konu da kadın ölümleri… Hiçbir şey sebepsiz değildir. Ancak sanırım biz madalyonun öteki yüzünü görmüyoruz. Suçlu suçsuz yeter ki kadın olsun sokaklara çıkmaya fırsat aramaktadırlar. Suç kimin, hata kimde?

Bir taraftan sigaraya kapalı kapılar ardında satışa sunulurken, uyuşturucu maddeler ilkokul çağına kadar inmiş. Edebe aykırıda olsa kullanmak zorunda kalıyoruz. Vakıf, dernek, okul ismi önemli değil. O derneklerin isimleri eğitimleri bu konuda suçlu değil; suç sapıklarda ve onlara göz yumanlarda... Tarihin her döneminde böyle olaylar yaşanmıştır. Kendi öğrencileri ile evlenenler hala var. Ama bir erkek çocuğa cinsi münasebet af edilemez.  Suçlular cezasız kaldıkça suç oranı artar. Adalete büyük görevler düşmektedir.

Servet edinme hırsı insanları suçlara teşvik etmekte, sermaye emek çelişkisi, adaletsizlik insanları inletmektedir.  Eğitim, sağlık bir türlü rayına oturmadı. Din ve inanç temelinde eşitlik, birliktelik kara yel gibi insanları dağıtmaktadır. Haksızlıklar insanlar üzerinde tufan olup çökmüş, düşünmek ve gerçekleri görmek gerekli...

Tüm bunlar yaşanırken siyasiler öncelikli mesele olan Kürt sorunu, ölümle, yıkımla susturma çabasındadırlar.  Avutma, gerçeklerden yüz çevirme, susma ya da konuşarak gerçeklerden kaçınarak ülkenin bu önemli meselesi ertelenmemeli…

Tarihin her döneminde kafatasçılıkla kimse bir yere varamamıştır. Teröristi yok etmek adına bin yıldır süren birlikteliği bir milleti yok etmek ya da sürgün ederek susturmanın gerçeklerden yüz çevirmektir. Nasıl ki "hep dış güçler" diyoruz ya! Gelin bizde emperyalizmin bizim üzerimizde sahnelendiği bu insanlık dramının yaşatılmasına fırsat vermeyelim. Sindirmekle, korkuyla bir yere varılmayacağı bilinmeli…

İnsanlar öldürmekten haz alanlar “taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmasın” diyorlar.  Bu sözler bin yıllık birlikteliğin karşılığı olmamalı. Onları çıldırtan neden şoven duyguların düşmanlığa dönüşmesidir. Oysa Allah’ın insanlara reva gördüğü hakların kısıtlanması, evrensel hukuk normlarından yoksun bırakılması hangi yasalara sığar. 

Dini temel alırsak İslami kurallara göre hareket etmeliyiz. O zaman bilimsel, politik ve sosyolojik değerlendirmelerle yaşamın gerçeklerini paylaşmalıyız. Bir İslam zirvesine bakınız. Zirvenin bütçesine ödenen bağışlar ve borçlar hiçbir üye tarafından ödenmedi. Tek borcunu ödeyen ve hibede bulunan ülkemiz oldu.  O zaman bunların samimiyetine nasıl inanılır. Bunlar şatafat ve lüksten başka bir şey düşünmezler. Örnek olsun diye Suudi Kralı’nın gülünç halini gördünüz,  Bunların İslam’a ve insanlığı katkısı ne olabilir… 

Herkesin milliyetine değer veririm, yermeyi sevmem. Ülkenin dört bir yanının refah huzur içinde olmasını fazlasıyla isterim. “Yurtta sulh cihanda sulh” özlü sözünü hep önemserim. Laikliğin insan hakları dinlerin çatı görevini gören eşit ve birlikte yaşamayı korucusu olduğuna inanırım.  İsteyenler sistemleri kendi emelleri uğruna kullandığı gibi dini de kullananlar vardır. Ülkeler kişilere göre değil; kişiler ülkenin sevk ve idaresinden sorumludurlar. Bu vesileyle barış daima savaştan üstündür.