Kitapların takdimi yazı serisi HAY-DER Gen. Başk. Nevzat Laleli

1969 yılında başlayan 1997 yılının 17 Ağustosuna kadar devam eden koşturmaca ya dayanan sosyal ve siyasal çalışmalarım esnasında ciddi olarak ne bir şey okuyabildim, ne de yazabildim. Bu arada yayınladığımız  “Aydınların dergisi GENÇLİK” dergisinde, çalışmalarımı fotoğraflayarak “seyahat notları” yazıyordum. Ama bunları küçük şeyler olarak görüyorum. İslam’ı kendine din seçen bir insan olarak ben, “emekliyim” diyerek kenara da çekilemezdim ve mutlaka bir şeylerle meşgul olmak mecburiyetindeydim.

1997 den sonra Konya Merhaba Gazetesi (günlük tirajı 2000 olan bir bölge gazetesi) müdürü Mustafa Arslan’la bir telefon görüşmemde bana, “Hocam, her hafta hiç olmazsa bir makale ile gazetemize yazı yazın. Biz gazetemizde sizin için bir köşe ayırıyoruz. Eğer yazınız gelmezse o gün o köşe boş olarak çıkar” diyerek beni icbaren (zorlayarak) yazı yazmaya yönlendirdi.

Yazı yazmaya başladım ama günlük bir gazete de hafta da bir yazı beni tatmin etmedi. Hani atalarımız; “Dertli, söyleyen olur” demişler ya…” Biz de içinde yaşadığımız ahlaksız soygun düzeni içinde gerçekten çok dertli insanlardık. Suyu arayan bir balık gibi biz de çevremizde bizi saran sistemin, Allah ve Resulünün emir ve nehiylerine (yasaklarına) uygun düşmemesinden ve1.5 milyar Müslüman’ın dertliydik.

Önce gazetede ki yazı sayısını haftada bir den üçe çıkardım. Sonra yazılarımı başka yerel gazetelere de göndermeli orada ki insanlara da ulaşmalıydım. Bu aşk ile şu anda 12 yerel gazete de yazı yazıyorum. Tabii bu arada bazı internet sitelerine hem ben yazı koyuyor ve hem de yazı yazdığım yerel gazeteler kendi internet sitelerinde yayınlıyorlardı. Böylece 20 internet sitesinde yazılarım yayınlanmaya başladı.

HAY-DER Hayırda Yarışanlar Derneği’nin kuruluşu ile “Kutlu doğum haftası” denilen ve Peygamberimizin doğumunun dile getirildiği 16.Nisan, iki bayramı birlikte yaşadığımız bir gündü. 2014 yılı kutlamasında hatip olarak, “D.İ.B Yüksek din kurulu üyesi Doç. Dr. Halil Altıntaş Hocayı” davet etmiştik. O ise bir özel sohbetinde; “Nevzat Bey… Yazılarınızı kitaplaştırın. Böylece gelecek neslimiz için kalıcı eserler ortaya koyun” demişti ve benim için bir yeni ufuklar açmıştı.

 

FLÖRT YANGINI KİTABIM

Özellikle orta ve yüksek öğrenim gençlerinin “Flört” adını verdikleri bu Batı usulü nikâhsız arkadaşlığı bir türlü içime sindiremiyor, “bu gençler, dinimize ters bu hareketleriyle niçin dünya ve ahiret geleceklerini karartıyorlar” diye düşünüyordum. “Benim de kızlarım, oğullarım ve hatta torunlarım vardı. Bu nikâhsız birlikteliğe onlardan biri düşse ben razı olur muydum?”

Şunu da biliyordum ki flört eden kız ve erkekler, genellikle İslami değerlerden uzak kalan gençlerdi. Onlara, flört’ün İslam açısından bir değerlendirmesini yapsam, okumayacaklarını tahmin ediyordum. Hatta gençlerin, etraflarında fıkır fıkır dolaşan karşı cinslerine bigâne (umursamaz) kalamayacaklarını, zira Allah’ın, insanlara, adına sevgi ve aşk denilen bir takım hislerle donattığını, bu yanlış yola giren genlerin bu yoldan dönemeyeceklerini, yine Allah’ın verdiği şehvetle birbirlerini kuvvetle isteyeceklerini biliyordum.

Tarih boyunca tüm insanlığa, ilim, fen, iktisat, hukuk ve adalet, ahlak, siyaset gibi konularda örnek olan milletimize, son 150 senedir Jön Türkler ile İttihat ve terakki fırkaları (partileri) ile içimize sokulan Batının kendine bile zararı olan ahlaksızlığını alarak milletimize monte etmeleri, maalesef bizi ve ciğer pare evlatlarımızı içine almış, cayır cayır yakıyordu.

28.Şubat olarak bilinen ancak Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a yaptıramadıkları, daha sonra gelen hükümetlerin ise “davul zurna çalarak” yaptıkları ve milletimize bir darbe vurulmuş, bu tarihten önce var olan “kız okullarımız” kapatılmış, bütün okullar karma eğitime başlatılmıştı. Bu yanlış eğitim sistemi hala da devam ediyordu.

Artık genç bir erkekle genç bir kızımız aynı mekânda aynı sırada oturuyor, aynı bahçede birlikte oynuyor, aynı yemekhane de birlikte yemek yiyor, birlikte ders çalışıyor, birlikte geziyor, birlikte oynuyorlardı. Elbette “Flört belası – nikâhsız birliktelik” de, bir yangın gibi her tarafı saracak, bu yangından benim ve senin evladın da yanacaktı.

Diğer taraftan nikâhlanarak evlenmenin önüne o kadar büyük maddi ve manevi engeller konulmuştu ki biz toplum olarak kendi evlatlarımız sanki kendi ellerimizle bu yangına iter hale gelmişizdir. Bir yuva en az kaç paraya kurulur? Hiç düşündünüz mü? Evlenmek isteyen bir genç mütevazı bir maaş alıyorsa, kızlar ve kızın velileri buna razı oluyorlar mı?

Bütün bunlar düşünüldüğünde benim yazacağım “Flört yangını” kitabım, gençlerin ve özellikle de kızlarımızın bu dünya da nasıl yandıklarını belgelerle ortaya koymalı, bu işe kalkışacak olanları nasıl bir yangının beklediğini anlatmalıydım. Anne ve babalara evlatlarının, sonun da büyük bir yıkım yaşayacaklarını ve onların evlatlarını korumalarını sağlamalıydım.

Hemen bir hatıramı da burada anlatmak istiyorum. Sayın Fatma Şahin’in Bakanlığını yaptığı “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını” randevulu ziyarete gittik. Buna rağmen Bakan, bir başka çalışması olduğundan bizi “Aile ve Sosyal Politikalar Genel Müdürüne” havale etti.

Görüşme esnasında Genel müdüre bir soru sordum. “Siz Bakanlık olarak aileyi mi koruyorsunuz?” Genel Müdür; “Evet” dedi. Bu sefer ona bir soru daha sordum. “Aileyi kimden koruyorsunuz? Ailenin düşmanı, kimdir veya nedir?” İnanın bu soruya tatminkâr bir cevap alamadım. Bir başka sorum, “Peki aileyi nasıl koruyorsunuz?” oldu. Bu soruma “Şu kadar konferans verdik, bu kadar kitap yazdık” olarak cevap aldım.

Kendisine yaptığım açıklama da; “Ailenin düşmanı flörttür, zinadır. Siz, flört ve zina ile mücadele etmedikçe aileyi korumazsınız” İkinci sorumun cevabı ise “Flörtü ortadan kaldırmak, zinanın önünü kapatmak, nikâhın önünü açmak, evlenecek gençlerimize hibe yoluyla maddi destek sağlamak veya yapılamıyorsa çok küçük faizle kredi vermek…” olmalı değil midir, dedim.

Bütün okurlarımdan 60’lık paketler halindeki “Flört Yangını” kitabından çokça alarak çevrelerinde ki gençlere okutmalarını istiyorum. Tabii bu yangını söndürmek ve yarın Allah’ın hesabından kurtulmak istiyorsak. Kitapları, rahimozkol@gmail.com adresinden isteyebilirsiniz.