Sistem, hak temeline oturmalı ve onu kabul edenlere hak dağıtmalıdır. Her ne kadar sistemler, biz kanun, adalet, insan hakları, fikir ve vicdan hürriyetini sağlayacak tek sistemiz deseler de yanlış hak anlayışları, uygulamaları da yanlış yapılmasını sağlamakta ve insan gerçek hak anlayışını bünyesinde barındıran Adil düzenden memnun olmaktadır.

               

İçinde yaşanılan sistemin, topluma mutluluk getirmesinin ölçüsü, bayramlarda, toplantılarda çok insanın birikmesi veya çok alkış alınması ölçülmez, bir insanın kendi gönlünden, “Benim ne güzel devletim var” diyebilmesi ile ölçülür.

               

Adil düzenin hep teorisini ve hem de siyasi gücü itibariyle pratisyeni olarak karşımıza çıkan Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan bu konuda verdiği konferanslarında şunları söylemektedir.

“Hak kelimesinin lügat manası “değişmez” demektir. Istılah manası ise, “Her şart altında doğru olan şey” demektir. İki kere ikinin dört etmesi gibi. Batıl kelimesinin lügat manası “isabetsiz, yanlış” demektir. Istılah manası ise, “Her şart altında yanlış olan şey.” demektir. Mesela iki kere iki üç eder veya beş eder iddiası gibi.

Batıl (mutlak yanlışlar) Batı Medeniyetinden doğmaktadır. Çünkü onlar, “Bizim medeniyetimiz Eski Roma Medeniyeti’ne dayanır demektedirler. Eski Roma Medeniyeti, eski Yunan Medeniyeti’ne, eski Yunan Medeniyeti de eski Mısır Medeniyeti’ne yani Firavunlara dayanmaktadır. Firavunlar insanlara zulüm yaparken, bu yaptıkları zulümleri “Biz size zulüm yapıyoruz.” diye yapmazlar, yaptıkları zulümleri bu bizim hakkımız diye yaparlardı. Hataları, bu günkülerin de olduğu gibi onların hak anlayışlarının yanlış olmasında, batıl olmasından kaynaklanmaktadır.

HAK ANLAYIŞI NASIL DOĞAR

Batılın hak anlayışına göre hak 4 sebepten doğar. Bunlar;

1. Kuvvet (Ben kuvvetliyim, o halde haklıyım)

2. Çoğunluk (Ben senden çoğum. Ben ne dersem o olacak ve sen de ona uyacaksın)

3. İmtiyaz, Ayrıcalık (Ben asilzadeyim sen Zenci’sin veya Kızılderili’sin…)

4. Menfaat, Çıkar (Benim, senin topraklarında çıkarlarım var. Onu sana bırakmam)

Bu sebeplerin hiçbirisi hak sebebi olamaz. Fakat batıl inanış bunları hak sebebi

saymakta, kanunlarını buna göre yapmakta ve sistemini bu esaslara göre kurmaktadır.

Doğru ve hakiki hak anlayışına göre hak, 4 sebepten doğar:

1. Doğuştan Gelen Haklar:

a. Yaşama hakkı

b. Neslin korunması, ırz ve namusun korunması hakkı

c. Mülkiyet Hakkı

d. Aklın korunması hakkı

e. İnancın korunması hakkı

2. Emekten doğan haklar

3. Karşılıklı rızaya dayalı yapılan mukaveleden doğan haklar

4. Adalet Gereği Doğan Haklar

Takriben 400 yıldan beri yeryüzünde kaba kuvvete dayanarak üstünlük tesis etmiş bulunan “ırkçı emperyalizm” gerçekte kuvveti üstün tutan bir zihniyet medeniyetidir. İnsanlığa saadet getirmesi mümkün değildir. Sadece zulüm yapmaktadır. Nitekim bu medeniyet insanlığı iki ikiz kardeşle ezmektedir. Bunlardan birisi komünizm, diğeri de kapitalizmdir.

Her iki sistem de temelde birbirinin aynıdır. Çünkü her ikisi de kuvveti üstün tutan bir zihniyete dayanmaktadır. Bundan dolayı netice itibariyle bir “ezen-ezilen” sistemidirler. Aralarındaki tek fark komünizmde ezen güç siyasi güçtür, kapitalizmde ezen güç ise ekonomik güçtür. Sermayeyi elinde bulunduran tekelci mutlu azınlığın gücüdür.

İnsanlık şimdi kendisine “Mutluluk=Saadet” getirecek yeni bir düzen aramaktadır. Bu düzen ancak hakkı üstün tutan “Adil Düzen” olabilir. Adil Düzen, bugün karşılaşılan sorunlara kalıcı ve sağlıklı çözümler üretecek bir düzendir.

Irkçı Emperyalizmin (Siyonizm’in) düzeni olan mevcut köle düzeni yerine “Adil Düzen”in Kurulması şarttır. Mevcut köle düzeni bir bakıma eski sömürgeci düzenin “modern müstemlekeci” uygulamasıdır. Bir sömürü düzeni, ezen-ezilen düzenidir. Adil devlet düzeni ise hakkı üstün tutan, herkese hakkını veren, kimseyi kimseye sömürtmeyen, insanı ve toplumu hızla manen ve maddeten kalkındıran, herkese inancına göre yaşama hakkı tanıyan, bir uzlaşma, barış, huzur, hürriyet, adalet ve refah düzenidir. Bu düzende insanların maddi ve manevi ihtiyaçları dengeli bir şekilde karşılanacak; ülkemizin manevi ve maddi kalkınması kısa bir süre içinde sağlanacaktır.

Faizci Kapitalist Nizamın Sömürü Düzeni Yerine “Adil Ekonomik Düzen”in Kurulması şarttır. Adil Ekonomik Düzen ideal bir düzendir. Herkese refah getirir. Ucuzluk getirir. Enflasyonu önler. Her kabiliyetli insanın üretim yapmasına imkân hazırlar. Üretimi artırır. İşsizliği önler. İhracat patlamasına ortam hazırlar. Geri kalmışlığı önler. Dürüstlük ve ahlaki gelişmeyi teşvik eder.”

Komünizm diye takdim edilen ve insan onurunu hiçe sayan, onu bir robot olarak gören sistemin insanlığa saadet getirmesi mümkün değildir. Bugün komünizm çökmüştür. Düşmanı olmayan yaşayamaz şeklinde batıl bir inanışa sahip olan Siyonist küresel sömürü sermayesi, kapitalizmin karşısına düşman olarak İslam’ı koymuştur. Ancak Kapitalizm de dünyaya huzur ve barış getirmekten çok uzak olduğu için komünizm gibi yok olmaya mahkûmdur.

Bütün “İzm”lerin tarihin çöplüğüne atılması günü uzak değildir. Bunun için de “Ben Aydınım…” diyen insanların biraz daha fazla kafa yorması ve çevresindeki insanları biraz daha fazla aydınlatması lazımdır.