İlkokulda öğretmenler bize “ne olmak” istediğimizi sorduğunda, tanıdığımız tek önemli şahsiyet öğretmendi. Çoğumuz “öğretmen” olacağımızı söylerdik. Bazı farklı meslekleri söyleyenler evde bilinen, duyulan mesleklerdi. Kimileri de babalarının mesleğini, ya da çırak olarak gittiği mesleği söylerdi.
Şimdi öğretmenler soruyor, ne olmayı düşünüyorsunuz? Çocuğun cevabı tedirgin edici ve üzüntü verici. “Ben polis olacağım, ben asker olacağım” neden denildiğinde, dehşet verici bir cevap duyulur. “Terörist öldürmek için.” Bunu öğretmenler esefle dinlemektedirler. Polisler, askerler öldürmek için değil, görevleri gereği yasaların verdiği emirler müvecehesinde adaleti tecelli ettirmektir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki “toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar, dürüstlükle, çalışmakla ayakta kalır.”
Çocukların cevabını düşününce daha ilk okul sıralarından öldürme fikri cazip geldiği gibi, çocuk yaşta kendini öldürmeye hazırlamasıdır. Bilinç altına yerleşmiş “öldürme” fikri büyümeye başlayınca; kavga, şiddet kaçınılmaz bir hal almaktadır. Güçlü olmak, üstün olmak ve öldürerek kendi gücünü ispatlamak.
Hiç kimse teröristte olsa öldürmeye hakkı olmadığını bilmeli. Suçlu adaletin karşısında cezasını çeker. Yaşanan kimi linç olayları toplumun yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğinin gösterisidir. Tüm bu yaşananlar, hem inancımızın gereği, hem sosyal yaşamın gerçeği ve de bilimsel anlayışı karşıdır. Temel olan adaletin tecelli etmesidir.
Eğer bir ülke demokrasi ile idare ediliyorsa hukukun üstünlüğüne inanmalı, idam isteme, öldürme fikrini sıradanlaştırmamalı, insan hakları ile bağdaşmayan düşüncelere karşı tavırlı olmalıdırlar. Ne kimse yasalardan üstündür, ne kimse yasalardan muktetirdir.
Okul okurken müsamereler yapılırdı. Bu müsamereler, içerik olarak, vatan, millet, kahramanlık, kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde yaşamanın erdemi öğrencilere verilmek istenirdi. Şimdi bu müsamerelere gerek kalmadığı gibi tüm bu kelimelerin yerini “ölüm” sözcükleri öğrencileri girdarplarda boğmaktadır. Lütfen tv haberlerinden çocukları uzak tutunuz. Sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Öfkenin, kinin nasıl büyüdüğü, yaşanan travmalar ayan beyan meydanda. Temkinli ve tedbirli olmak hem çocuklarımızın geleceği hem yaşadığımız toplumun saadeti için önemlidir.
Şunu bilmeliyiz ki; parlementodaki siyasetin dili ve kavga ile sonuçlanan hadiseler, çocuklarımızı zehirliyor. Evdeki kardeşler arasındaki kavganın tv.lerin etkisinde kaldıklarını kabul ediniz. Kahvede takım taraftarlarının maç kavgası, trafikteki elim olaylar hepsi ve daha nicesi agresifleşen toplumun yaşadıklarının dışa vurumudur.
Eğer mecliste insanlar birbirine saldırıyor ve birbirlerine toplantılarda hakaret ediyor ve kavalaşıyorlarsa, yine “ben falan milletvekilini böyle dövdüm” gibi çocukça söylemlerle övünüyorsa bu atanmış vekillerden topluma fayda gelmez. Tv haberlerindeki erkek vekillerin şiddeti, kadınların saç, başa kavgası bize önemli dersler vermektedir. Toplumsal yaşam şiddete karşı durmayı kendine görev edinmeliyiz. Bunları görüp, gülüp geçemeyiz. Bunları yazarak, ikaz ederek uyarmalı ve zamanı geldiğinde bunlara ders vermeliyiz.
Bir zatı muhterem televizyonda anlatıyor. İşte dünya cennet ve cehhennem. Barış ve kardeşliği birlikte yaşamayı, insanlığın erdemiyle donatılmasını arzuluyor ve bu alanda bir uğraş veriyorsak cennetti yaşıyoruz demektir. Yok şiddet, ölüm, idam söylemlerini haykırıyorsak dünyayı zehir ediyoruz, al size cehhennem…
Bu atanmış insanlar mı ülkenin anayasasını yapıyor. Bu insanlar mı ülkenin bağmısızlığını, birlik ve beraberliği savunuyor, bu insanlar mı barış ve kardeşliği getiricek! Kameraların önünde hastanelik edilene kadar kavga edenlerde fikir yoktur. Meslekleri ne olursa olsun, tahsilleri ne olursa olsun, bunlar kurma kolu olan saatler gibidirler. Kurulduğu sürece hareket ederler…
Düşünce ve ifade özgürlüğünü kabul ediyorsak şiddeti yayan tüm söylemlere karşı durmalıyız. Başka ülke parlementolarında yaşananları haber olarak televizyonlar verirken nasıl ayıplıyorsak bu şiddetin parletomuzda kadar gelmesi yadırganır, kınanır.
“Barikayi hakikat, musademe-i efkardan doğar.” Fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar” sözün erdemini anlayabiliyor isek ne mutlu bizlere.