“Kapaklı Ailesi” denince gazetecilik akla gelir. İşte Dr. Kemal Kapaklı aileden gelen bu mesleği okullu olarak işin öncülüğünü yapan biridir. Gazetecilik eğitimini bitirip Urfa’ya döndükten sonra tanıdım. Liseli yıllardan kalan bir diyalogum olmadı. Tanışmamız gazeteciliğinden sonra sınırlı olarak sürdü. Yaptığı bu çalışma elime geç ulaştı. Bir köşe yazı ile başarısını tebrik etmek bir görev kabul ediyorum.
İlimizdeki basına büyük emekleri geçmiş, her platformda güzellikle yad ettiğim takdire layık bir şahsiyet. Ayrıca Harran Üniversite’sindeki görevinden dolayı bilgi ve becerisini üniversiteli gençlerle basındaki başarısını paylaşması dikkate değer.
Harran Üniversitesi’ndeki Akademik çalışmalarla ufkumuzu aydınlatan nitelikli, yararlı eserler ortaya konmaktadır. Bu anlamda Dr. Kemal Kapaklı’nın eseri de diğer eserler gibi bizi bilgi deryasından nemalandırmaktadır. Okuyucunun dikkatini celbeden, onu düşündüren konular yanında bizleri hayrete düşüren anıları da okuyoruz. Bu da gazetelerin o ilkel baskısıyla günümüzün şartları arasındaki farklılığın getirdiği zorluklardır...
Eserlerinden kısaca bahsetmek gerekirse; “Türedi Ağa, Ninni’den Ağıta, İşte Urfa” ve “Urfa salnamesi” bu eseri Osmanlıdan günümüz Türkçesine çevirerek önemli kazanımları edinmemize yardımcı olmuştur. Elimdeki bu kitapla da Anadolu basınını, Urfa basınını ve Kürt basınını yeniden derleyip toplayarak, tarihe not düştüğü gibi hafızaların tazelenmesine, belleklerde yer etmesine neden olan verimli bir çalışma...
Gazetecilik yeteneğini ve başarısını kullanarak gazetecilik sevgisini akıcı bir üslupla; tarihe iz bırakmış belgelerle, fotoğraflarla kitabı süslemiş. Ayrıca geçmişten günümüze ilginç araştırmasıyla gazeteciliğin dünü ve bugününü ortaya koymaktadır. Türkiye’nin demokrasiye geçiş sürecini, halkın katılımı satır aralarında çarpıcı bir dille ortaya koyarak, kitle iletişim araçlarının önemine dikkat çekmektedir.
Yasaklardan doğan sıkıntıları okura yaşatırken milli ve manevi değerleri duygusal olayları, kültürel yaklaşımla halkın beklentilerine referans olmaktadır. Büyük bir uğraş verdiği bu çalışma milli ve manevi değerleri, duygusal olayları, kültürel etkinlikleri, toplumsal diyalogları ortaya koyarak basın tarihine önemli bir katkı sunmuştur.
Böyle bir araştırmanın bin bir emek ve zahmetle yapıldığı gerçeği inkar edilmez. Kitap (1867-2013) yıllarını kapsamakta. Her ne kadar “Urfa Basın Tarihi ve yerel gazetecilik” ismiyle neşredilmişse de aslında ulusal bir çalışmadır.
Kitabın içeriği hakkında bilgi sahip olmak, anlaşmasına neden olur. Bu anlamda kitabın bir kaç kısımdan oluştuğunu bilmenizde fayda vardır. “Osmanlı Gazeteciliği ve Yerel Basın” bölümünde, Anadolu Basınının doğmasına neden olan insan ilişkilerinin şekil bulmasıyla haberleşme arzusudur. Gazetecilik o günün şartlarındaki tüm olumsuzluklarına rağmen bugünün modern haline kadar gelmiş olması elbette insanın basına verdiği değerden doğmaktadır. Bu da insanın haber alma merakından ileri gelmektedir.
İkinci kısımda “Yerel basın ve Yerel Basın Kavramı” şeklindeki ara başlıkla “yerel basın önemi, nitelikli sorunlar ve yerel basının etkileyen iç dinamikler” şeklinde ayrı ayrı inceleyerek basının var olmasının nedenlerini ortaya koymuş. Haberle insan arasındaki ilişkinin öncül ve özel ürünü olan gazetenin önemine binaen bizimle paylaşmakta.
Üçüncü kısım “Yerel Kürt basını” demişse de Kürt basınının ülkede yasaklanmasından sonra, bir yanda Mısır, diğer yanda Avrupa ve Suriye, Lübnan’a kadar gazete çıkarma uğraşı veren Kürtlerin, basına verdiği önemi konusunda gösterdikleri çabaları aktarmaktadır. Gazeteciliğin inançsal, felsefi, kültürel, dilsel, yaşamsal ve düşünsel değerlerinin hepsini önemseyerek belgelemiş.
1831 yılında Osmanlı ilk Türkçe gazeteyi yayınladığı yılda, Osmanlı tebaası olan Ermeniler “Lirokir” ismiyle gazete çıkarmışlardır. O dönemde başlayan Kürtçe gazete yasağı Kürtlerin dış ülkelerde gazete yayınlamalarına neden olmuştur. İlk Osmanlı Gazetesi’nden tam 67 yıl sonra ilk Kürtçe gazete yayınlanmıştır.
1898 yılında “Kürdistan Gazetesi”yle başlayan süreç, “Kürt Teavün ve Tereki gazetesi, Şark ve Kürdistan Gazetesi, 1909 yılında Peyman, ve Amidi Sevda, 1919 yılında Jin (yaşam) ardından Gazi (çağrı) 1922 yılında Banga Kurdistan (Kürdistana sesleniş)” ayrıca yedi tanede dergi neşretmişlerdir. Ancak bu gazeteler uzun ömürlü olmamıştır. 1968-1992 yılları arasında ülke genelinde 119 Kürtçe gazete ve dergi yayınlanmış tüm baskılara rağmen bunlar uzun ömürlü olmuşlardır.
Urfa Basını kısmının hemen ardından Cumhuriyet dönemi Urfa gazetelerini de önemsemiş... Günümüzde yayın hayatında olan gazeteler ve daha önce yayınlanmış ve bu gün kapanmış olan gazete ve dergileri anlatırken, Urfa basınına verdiği önem dikkatlerden kaçmamaktadır.
Basın hakkında önemli ayrıntıların bulunduğu ŞURKAV etiketli, Dr. Kemal Kapaklı imzalı bu kitap, her kitaplıkta olması gereken önemli bir çalışma…