Bu gün Burdur programımız da çok yüklü. Sabah saat 10.00 da Burdur’da ki STK Sivil Toplum Kuruluşlarıyla birlikte bir kahvaltı yapacağız. Misafir kaldığım Öğretmen evindeki düğün salonu bizim için hazırlanmış. Aşağıya indiğimde takriben 20 – 30 kişilik bir STK yetkilerinin masalara yerleşmiş olduklarını gördüm. Sağ olsunlar, ben gelince hepsi ayağa kalktılar. Ben de ayrı ayrı onların ellerini sıktım.

            Kahvaltımızı yaptık. Önce tanışma merasimini icra ettik. Burdur’da ki STK’ların yetkileri kendilerini tanıttılar ben de kendimi tanıttım. Bu tanışmada şunu memnuniyetle tespit ettim. Her bir sivil toplum kuruluşu mensubu uzaktan yakından MGV Milli Gençlik Vakfı ile teması olmuş, eski günleri hayırla yad ediyorlardı.

            MGV’nin gençliğe sahip çıktığını anlattılar. “Eğer milli gençlik olmasaydı biz Batıdan ithal edilen sağcılık ve solculuk anlayışından birini tutacak ve hayatımızı Batılı değerlere göre tanzim edecek, dünya ve ahretimiz kararacaktı. Bu gün bile Milliyetçilik adı altında, Müslümanlık adı altında faizci, sömürüsü ve ahlaksız Kapitalist sistem savunulmuyor mu? Ama MGV geldi, bizim ellerimizden tuttu ve bizi “sahil-i selamete çıkardı. Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır” dediler.

            Kahvaltıda SP Saadet Partisi Burdur il Başkanı Süleyman Arslan da vardı ve sanki bir il başkanı gibi değil mütevazi bir insan olarak yanımızda duruyordu. Ama çalışmalarda etrafına net emirler veriyor, bu görevlerin yapılmasını takip ediyor ve neticeyi istiyordu. Tevazuun yanı sıra rahmet Erbakan Hocamızın özelliklerine de sahip olduğunu gördüm. Hocamız her zaman; “Bir iş şu üç safhada gerçekleşir. İşin tevdi edilmesi (verilmesi), takip edilmesi ve intaç (neticenin alınması)” derdi.

             

            BURDUR SP TEŞKİLATI

            Bu gün ikinci toplantımız, SP Saadet Partimizin teşkilat toplantısı olacaktır. Geniş bir salonu patlatırcasına dolduran SP Burdur teşkilatını tebrik ederek söze başladım. “Yıllardır bizim karşımızda hasım hane bir tavırla duran hiç şüphesiz medyadır. Televizyonlardır, gazetelerdir. Medya, sultanı alır zindana sokar (5 sefer partilerimiz medyanın yalan yanlış haberleriyle kapatıldı. Yok, Ali Kalkancı, yok Fadime bacı, yok Aczimendiler gibi) zindandaki adamı da alır sultan yapar (Recep Tayyip Erdoğan gibi)

            Elbette medyanın karşısına kendi medyamızla çıkmamız aklın gereğidir. Ancak kuvvetli bir teşkilat da bu oyunu bozmak için yeterlidir. Bu söz güreşte de söylenir ve “Zor, oyunu bozar” olarak karşımıza çıkar.

            Kuvvetli bir teşkilat için;

1. Milli görüşçü bütün kardeşlerimiz gelip üye olmalıdırlar. Kendilerini ikna ettiğimiz insanlar da partimize üye yapılmalıdır. Buna biat diyoruz, bağlanma diyoruz. Bu olmadan hiçbir çalışma yapılamaz.

2. Başkanınız sizi davet ettiğinde (telefonla, mesajla, bir arkadaşınızla) eliniz kanda bile olsan koşup gelmelisiniz. Ebu Hanzala işte böyle bir inançla gusle ihtiyacı olduğu halde geç kalırım korkusuyla hemen silahlandı ve İslam ordusuna katıldı. O savaşta şehit oldu.

3. Size verilen görevi, her ne pahasına da olsa yapmalısınız.

4. Bu uğurda para ve mal vermelisiniz. Hiçbir çalışma parasız olmaz. Hele İslam Birliğini ve Adil düzeni kurmak gibi büyük ve ulvi idealler asla para vermeden olmaz. Para verirken gerekirse Hazret-i Ömer gibi malınızın yarısını veya Hazret-i Ebu Bekir gibi malınızın tamamını verebilmelisiniz.

5. Bize Allah tarafından emanet olarak verilmiş olan gençlik, sıhhat, ilim ve nefes de bu uğurda harcamalısınız.

6. Bütün Mahalle ve köy temsilcilikleri, sandık bölgelerinde 5’er görevli çok acele tespit edilmeli ve model çalışma şeklimize göre çalışmaya başlamalıdırlar.

7. Hanımlar ve gençler, çalışmalarımızın motorudurlar. Bu kardeşlerimiz nerede canlı ise orada büyük neticeler almaktayız. O halde bunları canlı ve çalışır hale geririniz.

VE MEKKE’NİN FETHİ

            AGD’nin Mekke’nin fethi gecesi Vakıfların büyük bir sinemasında, salon ve balkonun tıklım tıklım dolmuş olmasıyla başladı. Aynı gece orta ve liseler arası “Siret-i Nebi yarışmasının” ödül töreni de vardı. Program da benim de bir konuşmam olacak.

            Salona girmeden 25 – 30 kadar gencimizle “Hak yol İslam marşının” provasını yaptık. Bizim konuşma zamanımız geldiğinde de gençlerle birlikte salona girerken; “Kör dünyanın göbeğine Hak yol İslam yazacağız/ Kuşların göz bebeğine Hak yol İslam yazacağız” marşının 4 kıtasını birlikte okuyarak girdik.

            Konuşmamda Mekke’nin fethinin kritiğini yaptım ve bu kansız fethin zamanımıza yansıları üzerinde durdum.

            Ödül törenin de üstün başarı sağlayan gençlerimize ödüllerini verdik.

            Burdur programımız da 25 sene önce birlikte olduğumuz ama salonda bulunan bir brokrat (il müdürü), ayağa kalkarak benim elimi öptü ve hatıramızı mikrofonla dinleyicilere de anlattı. Bende yazdığım ve yayınladığım “Flört yangını, Dünya ve ahiret saadeti, En güçlü silah Medya ve Müslüman’da seviye” adındaki kitaplarımı imzalayarak kendisine hediye ettim.