IHH (İnsani yardım Vakfı) nın Filistin, Gazze de İsrail devleti (!) tarafından yılardır abluka altında tutulan, çoluk – çocuk, genç – ihtiyar 1,5 milyon masum Filistinlinin ihtiyacı olan yiyecek, giyecek ve ilaç gibi gayet insani maddelerin yine IHH tarafından satın alınan “Mavi Marmara” isimli bir gemi eşliğinde 7 gemilik bir filo ile Gazzeye götürülmesi bütün dünya tarafından yakından takip edilmişti.
Bu işleri organize eden IHH’nın kurucusu ve Genel Başkanı Bülent Yıldırım, 27.Mayıs.2010 günü sabahı dualarla filodaki gemilerine İstanbul’dan Gazze’ye hareket emrini vermiş ve gemiler Filistin’e doğru yol almaya başlamıştı. İnsani yardım malzemeleri dışında hiçbir şey bulunmayan gemilerde, ülkemizden, Avrupa’dan ve hatta ırk Yahudilerden de insanlar bulunmaktaydı.
Ve gemiler Uluslar arası sularda bulunduğu sırada Siyonist devlet İsrailli askerlerin taarruzuna maruz kaldı. Helikopterler ve botlarla gemilere çıkan İsrail askerleri, hemen ateş açmaya başladılar ve 16 insanımızın ölmesine 30 kadar insanımızın yaralanmasına sebep oldular. Kalan yolcular ki bunlar toplam 700 kişi civarındaydı, tutuklayarak hapislere tıkmışlardı.
IHH’nın bu aksiyonu, gemilerle Filistin’e giden 700 kişiden ibaret kalmamış, İsrailli askerlerin gemilere tecavüzleriyle bir anda bütün dünyayı sarıvermişti. ABD bile İsrail’in bu tecavüzünü savunamamış ve kınama yapmaya mecbur kalmıştı.
Bu olay üzerine ülkemizde iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle bütün milletimizin reaksiyonuna sebep olmuş, İsrail Büyükelçiliği, İsrail Konsoloslukları ve hatta ABD Büyükelçilik ve konsoloslukları önü hemen hemen günün her saatinde olayı protesto eden insanlarla dolmuş, taşmıştı.
NASIL TESLİM OLMUŞTUK
Yeryüzünde özelikle Müslümanlara karşı yapılan zulümler arttıkça bu zulümlere paralel olarak milletimizin mazlumlara arka çıkması, onlara maddi ve manevi destekler sağlanması da giderek artmakta olduğu görülmektedir.
20 ve 21 asırlarda İslam coğrafyasına bakarsanız, Afrika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Amerika’ya kadar nerede Müslüman varsa onlar orada zulümlere maruz kalmaktadırlar.
Sultan Abdülhamid’in Yahudi ve Siyonist Teodor Herzel’e, para karşılığı Filistin’de toprak satmaması hem onun ve hem de Osmanlı Hanedanının sonunu hazırlamış adım adım Osmanlı yıkılırken ülkemiz savaşlara sürüklenmiş ve koskoca İmparatorluktan elimizde sadece Anadolu ve biraz da Trakya’dan bir miktar toprak kalmıştı.
Masa başında çizilen suni sınırlarla birbirinden ayrılan eski Osmanlı devleti kalıntıları, yeni ve birçok devletçik olarak karşımıza çıkmış, onların başına da birçok çoraplar örülerek kendilerine gelmeleri önlenmişti. Örneğin Libya İtalyanların, Fas, Tunus ve Cezayir Fransızların, Filistin ve Kıbrıs İngilizlerin tasallutu altına girmiş bulunmaktaydı. Tabii ülke idaresi arkadan bu güçlerin kontrolü altında tutulmaktaydı.
Sonralardan ortaya çıkan ve bu kocaman gövdenin beynine yerleşerek gövdeyi istedikleri gibi oynatan Siyonistlerin sahip olduğu ABD, süper güç rolünü üstlenerek bütün bir dünyaya şekil vermeye kalkışmaktaydı. “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştireceklerini ilan eden ABD’nin eski Dış işleri Bakanı Bayan Gondelize Rice, bu fikrini açıkça ifade etmekten çekinmemişti.
MİLLİ GENÇLİK DOĞUYOR
“Zulmün ve karanlığın en koyu olduğu zaman, aydınlığın sökmekte olduğu bir zamandır” kuralınca 1970’li yıllarda ülkemizde; (Allah onlara rahmet eylesin) siyasi platformda Prof. Dr Erbakan, fikir adamı olarak Necip Fazıl Kısakürek gibi birçok insanın yoğurduğu “Milli Gençlik harekâtı” başlamıştı.
Bu aciz kardeşiniz de 1968 – 69 öğrenim yılında yüksek öğrenim için Ankara’ya geldiğimde bu değerli ve Mücahit insanlarla yakından tanışmış ve o günden bu güne “Milli gençliğin yetiştirilmesi” çalışmalarının için de başında idareci olarak bulunmuşumdur.
MİLLİ GENÇLİK VE YILDIRIM
Milli Gençliğin yetişmesini sağlayan Milli gençlik Vakfı 1975 yılında kurulmuş olup 1980 –1997 tarihleri arasında kesintisiz 17 yıl benim Genel Başkanlığımla sevk ve idare edilmiştir. Şimdi bile Milli Gençlikle bağımı devam ettiren “Milli Gençliğin Şeref Başkanı” unvanını taşımaktayım.
Bu zamanın sonunda ben vakfın başından ayrılırken Milli gençlik Vakfının 78 il, 900 ilçe, 900 belde ve büyük köy olmak üzere 1878 şubesi bulunmakta, orta öğrenim, yüksek öğrenim, sporcular, çalışan kalfa ve çıraklar, Kuran kursları gençliği gibi bütün gençleri kucaklayan bir çalışma modeli uygulamaktaydık.
1990’li yıllarda şubelerimizin yönetim kurulunda ki üyelerin sayısını artırmış Başkan, Başkan yardımcılıkları ve her bir gençlik biriminin başkanlıklarını ve diğer rutin işlerin başkanlıklarını ihdas etmiştik.
İşte, Bülent Yıldırım o dönemlerde Milli gençlik Vakfımızın İstanbul Şubesinin “Üniversite gençlik birimi” başkanı olarak ve bütün üniversitelerde ki gençlerle ilgilenmek üzere görev almış Erzurumlu bir gencimizdir. Daha o günlerde vakfımız kanalıyla hayır sahiplerinden toplanmış “Bosna-Hersek yardımlarını” Bosna’ya giderek komutanlara teslim eden “Milli Gençlik örneği” yürekli bir üyemizdir.
Yine o günlerde İstanbul’da toplanan bu yardımlardan bir miktarını, Bosna-Hersek kafilesini Ankara’ya getirerek onları, Genel Başkanları olarak benim teslim etmemi sağlayan ast-üst ilişkilerine de dikkat eden yine bu değerli bir kardeşimizdir.
Zamanımızın gençlerine de örnek olabilecek çalışmalara imza atan ve bir hamlesi ile bütün Dünyayı peşine takarak onların da bu zulmün ve haksızlıkların merkezini, Yani İsrail’i tenkit etmelerini sağlayan yine bu yiğit kardeşimiz olmuştur.
Kendisini ve “Gazasını…” tebrik eder, bu ve zumla karşı duran bütün kardeşlerimin Allah’ın rızasına kavuşmasını dilerim.