Aile, fertten topluma geçerken bir önemli köprü ve bir işaret taşıdır. Fertlerin ve toplumun mutlu olmasını isteyenler aile müessesine baksınlar. Onu nasıl kuruyor, onun idamesini (devamını) nasıl sağlıyorlar. Eğer toplumda aileler mutlu ise bu, aileyi oluşturan ferdin ve ailelerden oluşan toplumun, mutluluğunun en açık bir ölçüsüdür.

Ailenin mutluluğu nasıl sağlanır? Bu mutluluk görünüşte olmamalı, ailenin her ferdi mutluluğu kalbinin en derinlerinde hissetmelidirler.

Mutluluğu sağlayan husus öncelikle denklik dediğimiz “Küfüv”le başlar. Ancak bu denkliğin başında “inanç birliği – dünya görüşü” gelmektedir. Eşler arasında öğrenim, kültür, asalet, maddi durum, boy ve kilo gibi hususlar da küfüv kavramına giriyorsa da bunlar içerisinde en önemlisi budur.

“Allah’ın, erkeği ailenin reisi, hanımın da Allah’ın emaneti…” olarak tayin ettiği ilahi nizam uygulandığı zaman, ailelerimiz hep mutlu olmuşlar, bu mutluluğu, başlarına gelen acılar, afetler ve savaşlar bile bozamamıştır.

        Zamanımızda materyalist-libereal görüşteki aileler içinde 20 – 30 sene birlikte mutlu yaşamış olan ailelerde, eşlerden birinin inancı değiştiği (genellikle İslami yaşayışa yöneldiğinde) zaman, yuva çatırdamaya başlamaktadır.

“Uzun seneler aynı dünya görüşü paylaştıkları ve hiç olmazsa görünüşte mutlu yaşadıkları halde bu ailenin bugün karşılaştıkları gerginliğin sebebi nedir?”  Örneğin eşlerden birinin hanımda tesettür (başörtüsü takma) isteği, diğerinin açıklığa özenmesi, birinin içkiye mubah (içilebilir) diğerinin ona haram (içilemez) gözüyle bakması gibi birbirine zıt görüşler, bu görünüşteki mutluluğu da alıp götürmektedir. O halde, eşlerin dünya görüşlerinin birbirine uygunluğu onların mutluluğunu sağlayacak en önemli husustur.

EVLENDİRME GÖREVDİR

1999 yılı 17 Ağustosunda yaşadığımız büyük depremde sonra şahlanan o muazzam “milli refleks”le herkes depremzedelere yardım etmeye koştururken, ben de yeni kurmaya çalıştığım bir hizmetin (evlendirme çalışmalarının) önce deprem bölgesindeki insanlarımıza ulaştırılmasını programlamaktaydım.

Zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı deprem münasebetiyle bir “Kardeş aile kampanyası” başlatmış, bunu “Sizin de bir kardeş aileniz olsun” diyerek takdim etmekteydi.  

Gazetelere bir basın bülteni göndererek; “Yaklaşan kış şartlarında deprem bölgesindeki insanlarımızı bu bölgeden kurtaralım. Deprem bölgesinde evlenmesi mümkün olanları deprem dışı bölgelerdeki evlenmek isteyenlerle evlendirelim. Böylece bir gelin kızımız ailesiyle damat beyin evinde, iç güveyi alacağımız bir delikanlımız ise yine ailesi ile gelin hanımın evinde kışı geçirsin” diyerek bir teklif dosyası hazırladım. Bakanlığına yapılması gereken çalışmaları birer birer arz ettim.

İnsanın beşeri ihtiyaçlarından birisi ve en önemlisi hiç şüphesiz uygun bir evlilik yapmasıdır. Nitekim Hz. Âdem ilk yaratıldığında ve henüz cennet ve bütün ihtiyaçlarını hiçbir zorluğa uğramadan zahmetsiz karşılamakta iken, Rabbimiz kendisine bir de eş olarak Hz. Havva’yı yarattı ve onun Cennete de olsa yalnız bırakmadı.

        Nur suresi 32. ayetinde Cenab-ı Hak biz kullarına; “evlenin” demiyor “Sizden bekâr olanlarınızı evlendirin...” buyurarak, evlendirme görevini topluma veriyordu.

NE YAPIYORUZ

Ancak bu gün toplumumuz kendisine, böyle bir ilahi görevin verildiğini bilmiyor. Aksine, “bana çöp çatan derler” diyerek evlendirme çalışmalarını hafife alıyor, “iyi çıkarsa kendilerinden, kötü çıkarsa benden bilirler”gibi sözleriyle görevini yapmaktan kaçınıyordu.

Hele yaşlı dul erkeklerin hali daha perişan görünüyordu. Bir ömür birlikte yaşadığı hayat arkadaşını kaybeden yaşlı insanımız, toplumumuz ve devlet tarafından ölünceye kadar yalnız yaşamaya mahkûm bırakılıyordu.

Yuvamız Evlendirme bürosu adıyla kurduğumuz ve 2000 yılı başından itibaren halkımızın hizmetine açtığımız bu çalışmamızla, her yaştan, her medeni halleri farklı (bekâr, boşanmış ve dul) birçok kardeşimiz yuvalarını kurmuşlardır.

20 seneyi bulan bu zaman içinde bu sayı bu güne kadar 84 çifte ulaşılmış bulunmaktadır. Ve çok önemli bir husus da, “Çağımızın evlendirme sistemi” adını verdiğimiz bu çalışma, akıl ve mantıkla karar verme tarafıyla “görücü usulünü” hatırlatmakta ve evlenenler arasında boşanma nadir olmaktadır.

Tabii bu sayıyı yeterli görmüyoruz. Ancak biz bize düşen görevleri yaparken, bu yazıyı okuyan kardeşlerimize de bir görev düşmekte, çevrelerinde evlenmek isteyenleri Yuvamız’a yönlendirerek evlenerek yuvasını kuranların sayısını artırmayı sağlamalıdır. İyi bilinmelidir ki “Müslümanlar, bekârlarınızı evlendirin Nur: 32” ayet hepimiz içindir.

Başvuran adaylarımızı, “Dindar, Liberal ve sosyal demokrat” olarak fikri ve siyasi yapılarına göre tasnif edilmekte her adaya kendi yapısına ve dünya görüşlerine uygun aday gösterilmekte ve tanışarak evlenmelerine vesile olunmaktadır. Çünkü biz her evlendirdiğimiz her insanın, yuvasını kurmaya vesile olduğumuz çiftin mutlu olmalarını istiyoruz.

Çalışmalarımızda, evlendirme kararları verecek olan müstakbel eşler “aklı öne çıkaran” metodu uygulanmakta, “hissi ve duyguları öne çıkartan” flört sistemine kapılarımızı kapatmış bulunmaktayız.