İlk defa benim kullandığım ama kalıbını Rahmetlik Necmettin Erbakan Hocamdan aldığım bir sözüm var. “Genç, inancı ve ideali uğrunda fedakarlık yapabilendir” diye.

Dikkat edilecek olursa bu sözdeki gençlik tarifi, cinsiyete, ırka bağlı değil, o insanın ruhuna ve o ruhtan aldığı aksiyonuna bağlıdır. Bir insan İslam’a inanıyor, inancının gereklerini yerine getiriyor, inancının tebliğ ve tanıtımını yapıyor, insanları Müslüman’ca yaşamaya davet ediyor, iyiliği emredip kötülükten men etmeye çalışıyor ve cihat ediyorsa yani fedakarlık yapabiliyor, malından ve canından inancı için verebiliyorsa o insan gençtir.

Buna sözümüze örnek olarak da 21 yaşında “Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbulu’u…” diyerek İstanbul’u fethederek, yeni bir çağ açıp çağ kapayan genç sultan Sultan Fatih’i gösterirken, ikinci örnek olarak da 96 yaşında 6 oğlu ve torunuyla birlikte at sırtında deve sırtında, sıcakta susuzlukta iki kere Medine’den kalkarak İstanbul önlerine gelen orada şehit olarak oraya defnedilen Eba Eyyüp El Ensari Hazretlerini gösteriyoruz.

Bu insanlar nasıl birer insandı? Bizim uçakla giderken zorlandığımız o kilometrelerce uzaklıkta ki yolları nasıl aşıp İstanbul’a gelebildiler. “Halep ordaysa arşın burada…” misali “Ben gencim…” diyen her kes bu azim ve gayreti bir kere tecrübe etmeli ve gençliğin ne olup olmadığını yaşayarak öğrenmelidir.

İşte Milli Gençlik, bu inanç ve fedakarlık üzerine kurulmuş bir gençliktir. Milli Gençlik Vakfı ise (1997 de 17 yıl hizmet ettikten sonra ben Genel Başkanlıktan ayrılıp Milli Gençliğin Şeref Başkanı olurken) ülkemizde 1878 şubesi, gençliği her kesimi ile Üniversite ve lise bu gençliğini bünyesinde barındıran ve onları yetiştiren bir ocaktır.

Kıyamete kadar baki kalacak Hak din İslam’ın Asr-ı Saadette olduğu kadar 1453 İstanbul’un fethinde, zamanımızda ve kıyamete kadar gelen insanlar arasında “…inancı ve ideali için fedakarlık yapan…” insanlar olmuştur, olacaktır.

Zamanımızda bu büyük aşk ve ameli (eylemi) Prof. Dr. Necmettin Erbakan’da görüyoruz. Kendisi büyük bir öz veri ile çalışırken çevresinde bizleri de yakıp tutuşturan bu büyük insan, bizlerinde cihat etmemizi ve bu farzı ifa etmemizi sağlamıştır. Çünkü bir farz ancak ifa edilirse (yapılırsa) üzerimizden düşer. Yoksa dünya ve ahirette bizleri elim (çok Acıklı bir azabın) beklediğini Rabbimiz Saff suresi 10 ve 11. ayetlerde bildirmektedir.

İstanbul’da yaptığımız bir MGV Bölge toplantısında Yılmaz Bölükbaşı ve Zakir Taşdemir ile birlikteyiz. Zakir, toplantıya katılanlara kendi konularını anlatıyor.

ZAKİRLE TANIŞIYORUZ

Hocamız, Milli Gençlik çalışmalarını bizzat takip eder, MGV Genel Başkanı olarak beni kendine muhatap alır, ne söyleyecekse bana söyler, ne yapılacaksa ben den yapılmasını isterdi.

Zannederim 1985 yılıydı. Hocamız, Doğu Karadeniz bölgesi (Giresun, Trabzon, Rize, Artvin…) çalışmalarından Ankara’ya dönmüştü. Bana; “Nevzat, Artvin’den Zakir adında bir genç Ankara’ya gelecek. Ona sahip ol” demişti.

Anlaşılan oydu ki Artvin’de Zakir’in çalışmaları Hocamızın gözünü doldurmuş ve kendisi ile yaptığı görüşme de ise O’nun Ankara’ya geleceğini öğrenmiş ve hatta Ankara’ya geldiğinde Milli Gençlik Vakfına gidip teslim olmasını istemişti.

Aradan birkaç ay geçince Zakir, MGV Genel merkezine gelerek beni buldu. Onunla tanıştık. Hocamızın da ikazıyla onu MGV Genel merkezi yönetimine aldım. Bir müddet sonra da Genel Başkan yardımcı ve teşkilat başkanı yaptık. Ve biz onunla (1985 – 1995) 10 sene kadar birlikte çalıştık.

Yukarıda tarif etmeye çalıştığım özelliklere sahip çalışkan ve fedakar bir gencimiz idi. Kendisine verdiğimiz görevleri büyük bir gayretle yerine getirir, ele avuca sığmazdı.

Milli Gençlik Vakfımızın ülkemizde ki büyük teşkilatlanmasını bizzat yapmaya çalışmış, Yönetim kurulu toplantılarında ortaya attığı fikirle ve yapılması gereken işleri büyük bir vukufiyetle ele almış ve yapılmasını sağlamıştır.

Gençler beni nerede görürlerse hemen “Efsane genel Başkan” diye slogan atmaktadırlar. Elbette bu özelliğim, birlikte çalıştığım arkadaşlarımın da başarısıdır.

Sonra biz bu kardeşimizi değişik yerlerde çalışmalar yapmakta olduğunu görüyoruz. Ama hiçbir zaman bizim ilgisini kesmeyen bu kardeşimiz, zamanımızda gençlerimize göstereceğimiz örnek bir gencimiz olmuştur.

En sonunda TRT Avaz (Türk cumhuriyetleri TV’si) müdür yardımcısı olarak görüyoruz. TRT’nin görevlisi olarak gittiği Kırkızistan’da kalp krizi sonrası 30.Haziran.2019 Pazar günü vefat ettiğini öğrendik. 2.Temmuz Salı günü cenazesi Ankara Hacı Bayram Camisine getirildi. Öğle namazından sonra cenaze namazını kılarak, Artvin’e gönderdik.

İnna lillah ve inna ileyhi raciun – Biz Allah’tanız ve yine Allah’a döneceğiz.