Ülkemizde veya dünyanın başka bir yerinde yaşanan olaylar hakkında kolaylıkla kılıf bulur, kendimizi tüm siyaset bilimcilerin üstünde tutar fikir yürütürüz. Bu biraz da egomuzu tatmindir diyebiliriz. Sel felaketi olsa, çığ düşse, deprem olsa en iyi fikir bizdedir. Bilimsel araştırmaları yapanlara yol göstericilik yaparız. Bilimi istimrar etmekte üstümüze yoktur.
İşte bu günkü yazımı komplo teorilerine ayırdım. Bu komplo teorilerini üretmekte her birimizin ayrı bir yeteneği vardır. Kendimizi akıllı, bilgili sayıp yaptığımız ukalalığın farkında olmadan çuvalladığımızı dahi umursamayız. Dil bu, kemiği yoktur. Söylediklerimizin doğruluğunu birde yeminle pekiştiririz. Kuruntu, evham, şüphe, korku, kuşku içimizde dağ dağdır. Doğruyu söylemek bana mı düştü der susarız.
Hani biz ABD işimizde, aşımızda, gözyaşımızda var deriz ya! Şimdi ABD yeni bir şey daha yapıyormuş, duyunca şok olmamak elde değil. İnanıp inanmamakta serbestsiniz. İnanan inanıyor ve kendi tezini en iyi şekilde örneklerle pekiştiriyor. ABD bu deprem işine de el atmış. Biz şimdiye kadar her şey Allah’tan bilirdik. Sonraları bilimsel çalışmalar paylaşıldı. Biz yinede Allaha sığınmaktan başka bir şey söylemez öyle kabulleniriz.
Ancak ABD nin deprem yaptığını hiç mi hiç aklımdan geçirmemiştim. Adam çok ciddi bir şekilde bunu anlatıyor ve örnekle pekiştiriyor. Örneği de hazır. “nasıl lazerle böbrek taşları kırılıyorsa fay hatlarına gönderilen güçlü lazerlerle deprem oluşturuluyor. Yüce gönüllük yapıp onaylamaktan başka, her halde sizin de çareniz olmaz.
Şimdi gel de çık işin içinden. Bütün düşünce ilmi veriler, dini değerleri hiçleyen karamsar bir düşünce… Ama adam haklı… Çünkü Çernobil olayını ABD çıkarmış. Bu orman yangınları yine ABD den. Gel de çık işin içinden. Hatta o on bir Eylül saldırıları var ya onu bile ABD ayarlamış. Alternatif bir bakış itiraz edebilir misiniz?
Şimdi gelelim dünyanın karşı karşıya kaldığı yeryüzünün en büyük felaketlerinden Corona (Korona) virüsüne. Nice can aldı. Hala can almaya devam ediyor. Çin’le başladı dünyanın kırk beş ülkesine yayıldı. Komşu ülkeler, İran ve Irak’ta da çokça görülmeye başlandı. Sağlık bakanımız sınırlarımızdan giriş çıkışı yasakladı. Bana göre gelemez çünkü doğudaki karı aşamaz. Bekleyelim görelim, neylerse Mevla eyler, ne eylerse güzel eyler.
ABD nin bu gün baş edemediği Çin nerede ise ticareti ile dünyaya hükmetmekte, ekonomik olarak büyük kazanımlar elde etmektedir. Silahlanmada da hayli kendini geliştirmiş. Çin kendi gücüyle dünya devletlerini kaygılandırıyor. Bu da ABD nin hesabına gelmiyor. Dünyanın tek efendisi ABD olduğuna göre Çin’e bir şeyler yapılması gerekiyor.
Komplo teorileri ürütmekten kolay bir şey yok. En uçuk fikirlere bile kendimizi inandırmaya çalışıyoruz. Neden niçin, nasıl sorularına cevap arama ve vermek yerine düşünmeden, merakımızdan olduğu kadar korkudan da diyebiliriz. Özgüvenden yoksunluğumuzdan işin kolayına kaçıyoruz.
Oysa erdemli bir geleceğe sahip çıkmak olumlu imajla örnek olmaya kâfidir. Çünkü kişi kendi aklını kullandığı zaman başkasının kölesi değil; kendi kendisinin efendisi olur.
İşte bizim komplo teoricileri yine şehir efsaneleri yaratıcıları insanların zihnini bunaltmak için uydurulan lakırdıları etrafta geziniyor. Ağzı olan konuşuyor. Bu Coronavirüsün Mason ve Yahudi lobileri tarafından Çin’e gönderildiği, onu gücünü kırmak, ekonomik olarak çökertmek, gelişmesini önlemek için yapıldığı anlatılmaktadır. Hadi Çin için bu yapıldı. Diyelim ki İran ile ABD nin de problemleri de var. Peki diğer devletlerin ne suçu var?
Bir zamanlar kolera hastalığı çıktı. Daha sonra çeşitli isimler altında gripler çıktı. Hatta bunlardan binlerce yıl öncesine Nevala Çori’ye gidelim. Nevala Çori (Kıran dere) de on binlerce insan hayatını kaybetmiş. Demek ki o zamandan beri ABD nin bizden haberi var. Bu kadar Nato müttefikliği, verdiğimiz üs yerleri boşuna, yarın ABD yi kızdırırsak halimiz dumandır demek!
ABD den bu kadar korkuyoruz. Ama kabul edin ki hiçbir güç sonsuza dek sürmez. Hani meşhur bir söylem var. “Dünya beşten büyüktür.” Doğrudur ama dünyanın gücü bu beşine nasıl yetsin ki! Biz onların birbirine düşmesini boşuna bekleriz. Çünkü güçlüler daima güçlülerden yanadır. İnisiyatif ellerinde tutmak için daima güç birliği içindedirler.
Biz ne yapıyoruz? Zayıflarla çarpıştırılıyoruz ki daha zayıf düşelim. “Böl yönet ve zayıflat yut.” Yaptıklarımızın kahramanlığı ruhumuzu tatmin etsin yeterli. Gerisini boş verin!