DEDE PAŞA HAZRETLERİ (BAYBURDİ)

Şeyh ve cemaat liderleri, önce kendi nefislerini sonra da müritlerinin nefislerini terbiye ederek, bir Emirin emri altında toplanmaya mecbur olduklarına inanıyor, İslam’ın bu emrini duyuran bu kadar ayet ve Hadis-i Şerifin varlığını sohbetlerinde anlatıyor, insanlara “İstikamet veya Sırat-ı müstağime – Doğru yola” girmelerinin şart olduğunu söylüyorlardı.

“Bizim kendi bildiklerimiz bizi yarı yolda bırakır. Sade kendi bildiğimizle çalışmayıp tarikatımızın usulüne uyalım. Tarikatımızın dört aleti vardır. 1-Muhabbet 2-ihlas, 3-Edep, 4-Teslimiyet diyerek çalışmalarının esasını ortaya koyuyordu.

Onlar yine biliyorlardı ki “Hak gelince Batıl zail olur” du. Ya hak gelmezse, Batıl ortadan kalkar mıydı? Bu kaideyi hayatın her safhasında uygulamak şarttı. Eğer gerçek muvahhit ve müceddid bir insan Müslümanların başına geçmezse orada yaşayan Müslümanları, Müslüman gibi görünüp, Hristiyanları dost ittihaz eden ve oradan aldıkları esaslarla idare eden Münafık insanlar idare ederlerdi.

LİDERİN GERÇEĞİ VE SAHTESİ

“Siz daha ne istiyorsunuz? Camiler açık değil mi? Göğsünüzü gere gere camiye gidiyorsunuz, size karışan var mı?” diyecek siyasiler çıkıyordu. Ta ki 1969 yılında bu çarpık ifadeye cevap veren bir lider çıkıncaya kadar. O demişti ki; “Bize mumyalanmış bir kuşu gösteriyorsunuz ve işte bu kuşun kanatları, işte gagası, işte ayakları? diyorsunuz. Evet, bu bir kuştur ama mumyalanmış bir kuştur. Arkadaş, biz bu kuşun canlısını istiyoruz, canlısını” deyivermişti.

Bu lider, bütün camia ve cemaatlerin arkasında kenetlendiği bir şahıstı ve adı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dı. Pek tabii bu cemaatlerden biri de Erzincan ikamet eden Dede Paşa Hazretleriydi.

Dede Paşa Hazretleri olarak anılan bu Şeyh efendinin asıl adı Musa Baştürk olan büyük mürşit, 1879 yılında Bayburt’un Aşağı Lori Köyü’nde dünyaya geldi. Kendini Allah yolunda hizmete adayan Paşa hazretleri 4 Eylül 1973 tarihinde Hakk'a vasıl olmuştu.

Ben kendisini 1970 yılında Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la gittiğimiz Erzincan da tanıdım.

1969 benim henüz Mühendislik öğretim ve eğitimi aldığım yıllar. Gece öğrenimi yapıyorum, gündüz ise inandığım yola hizmet etmeye çalışıyorum. Erbakan Hocam MNP Milli Nizam Partisini kurmuş ve Partinin Genel Başkanı olmuş. Beni de MNP’nin Gençlik Kolları Genel Başkanı yapmıştı.

O yıllar MNP’yi ve Milli Görüş’ü anlatmak için hemen hemen her ile ve bazı büyük ilçelere programlar yapıyor ve bu programlara katılarak halkla birebir konuşuyordu.

TANIŞIYORUZ

Bir gün bana; “Nevzat, yarın Erzincan’a gideceğiz, hazır ol” demişti. Ertesi günü Erzincan’a giden trene bindik. Hava çok soğuk, kış havası. Kompartıman da Hocamla ben varım bir de sazlarıyla bir atışmadan dönen âşıklar. Ben Hocam, bunlarla konuşsa da bunlar da ellerinde sazlarıyla halka Hakk’ı anlatsalar diye düşünüyorum.

Netice de Erzincan’a geldik. Önce kapalı sinemada ki programa katıldık. Orada ki çalışmalar tamamlanınca da Hocam beni bir başka toplantıya götürdü.

Bir evin genişçe bir salonu. Solonun içinde çepeçevre diz çökmüş veya bağdaş kurmuş insanlar oturuyorlar. İçlerinde onların Şeyhleri de var. Fakat bu Şeyh Efendi, bizim onları ziyaretimizden çok memnun olmuş olacak ki sanki bir çocuk gibi seviniyor, kendi yanında bize yer açıyor, bize durmadan teşekkür ediyor.

Büyük zatları her ziyaretimiz de mutadı veçhile ilk selamlama ve hoş beşten sonra ortalığı derin bir sessizlik kaplar ve 15 – 20 dakika bu derin sessizlik devam eder. Tabii bu arada kalplerin birbiriyle konuştuğunu söylememe gerek yok sanırım.

Bu Mürşid-i Kamil insan da, bütün müridanını Erbakan Hocamızın yanında olmaya ve ona yardımcı olmaya davet ve teşvik etmiş. MNP ve MSP’de Genel idare kurulu üyesi olan İstanbul’un Tahtakale semtinde sarraflık yapan Mazhar Gürgen Bayatlı da Dede Paşa Hazretlerine intisaplı olduğunu öğrenmiş, bu zatın siyasi çalışmalara malıyla canıyla katılmış olduğunu görmüştük. Hatta 1980 ihtilalinden sonra MSP yöneticisi olduğunda tutuklanmış, aylarca hapiste kalmış ve mahkeme olmuştu.

Ne mutlu hak'kın emrinde hakkı hâkim kılmak için malıyla ve canıyla cihad edenlere, ne yazık ömrünü boş şeylerle geçirerek bu gün dünya da, yarın Mahşerde müflis bir insan haline gelenlere...