Osmanlıyı yıktıktan sonra takipsiz kalan Batı (ABD ve AVRUPA), kendi aralarında her sahada birlikler kurmuş ve İslam dünyası karşısında güçlendikçe güçlenmişti. Kendi içinde kurdukları gizli örgütleri bilmiyoruz ama resmi kuruluşları mesela bir BM Birleşmiş Milletler, bir askeri kuruluş olan NATO, Batı kültür işbirliği CENTO, AB Avrupa Birliği gibi.
İslam Ülkeleri arasında bir birlik kurulmaya görsün hemen İngiltere veya ABD bu kuruluşa dâhil oluyor ve onudejenereediyor ve bloke ediyorlardı.
1973 seçimlerinde sonra 48 milletvekili ve 3 senatör çıkaran MSP Milli Selamet Partisi, önce CHP ile bir koalisyon hükümeti kurmuş, Kıbrıs Barış Harekâtını da zaferle kazanınca milli bütünleşmeyi ülke kalkınmasına yöneltmek istemişti. Başbakan Yardımcısı Erbakan Başkanlığında yatırımcı Bakanlıklar bir araya getirilerek “Bakanlıklar arası Ekonomik kurul oluşturulmuş” yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. 
Gazoz, çiklet, bisküvi ve montaj fabrikaları yerine “Ağır sanayi” olarak ifade edilen 200 makine yapan fabrikalar Kars’tan Edirne’ye, Sinop’tan Antalya’ya kadar kurulmaya başlanmıştı. Hatta ağır sanayi yatırımları akıl azmaz bir hızla yürütülüyor, gece far ışıkları altında fabrika temelleri atılıyordu. 
Biz de tabir var. “Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete” diye. MSP’nin bu ciddi yatırımlarına haz etmeyen dış güçler ve onların işbirlikçileri birleşerek MSP’yi durdurmaya karar verirler. AP ve CHP arasında gizli pazarlıklar yapılır. 11 tane AP milletvekilini kendilerine Bakanlık verileceği vaadedilen CHP’ye geçmesi ile içinde Erbakan’ın da bulunduğu 2. MC hükümetinin mecliste azınlığa düşmesini sağlayan “Güneş Moteli oyunu” bunlardan sadece bir tanesidir.
Erbakanlı birinci ve ikinci MC Milli cephe hükümetlerinin de yıkılmasından sonra CHP Ecevit hükümeti getirilir. Bu esnada temelleri atılan 70 fabrika çalışmaya başlamış, kalanlar da programı gereği zamanı gelince çalışacaklardı. Ama ne var ki Hükümetten Erbakan düşürülünce bütün yatırımlar birer ikişer kapanmaya ve programlar durdurulmaya başlanır. Başka bir yazımda bu konularda açıklama yapacağım.
ERBAKAN BAŞBAKAN
1995 seçimlerine 123 Milletvekili çıkaran RP Refah Partisi ülkemizin en büyük partisi olmuştu. Bil mecburiye Hükümeti kurma görevi Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a verildi. O da Doğruyol Partisi ile koalisyon yaparak Refah-Yol Hükümetini kurdu.
Bu sefer işi daha büyük tuttu. Milletin varlığının yükselmesi için ekonomik çalışmalara el attı. Emekli, memur, işçi ve Bağ-kur çalışanlarına % 100 den % 300’ e kadar maaşlarına zam verdi. Ve daha önemlisi ise Haziran.1997 de içinde bir Avrupa ülkesi olmadan, 8 tane Müslüman ülkeyi Türkiye, İran, Pakistan, Mısır, Nijerya, Bangladeş, Malezya ve Endonezya’yı birleştirerek D 8 adıyla bir ittifak kurdu.
Bu birliğin bayrağında 6 tane yıldız yer alıyordu. Bunların manası;
- Savaş değil Barış,
- Çatışma değil Diyalog,
- Çifte standart değil Adalet,
- Üstünlük değil eşitlik,
- Sömürü değil iş birliği,
- Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi şeklindeydi.
D 8 ilk etapta 60 ülkeye ve arkasında da 160 ülkenin de üye olarak alınmasıyla dünyanın en güçlü birliği olacaktı. Fakat heyhat…
Refah-Yol hükümeti de yine ayak oyunlarıyla düşürülünce yerine gelen Mesut Yılmaz Hükümeti(1997-1999), Ecevit Hükümeti (1999-2002), AKP Abdullah Gül (2002-2003), AKP Recep Tayyip Erdoğan (2003-2014) birbiri ardınca geldiler. Ancak bu hükümetler hiçbir zaman ciddi manada D 8’e destek vermediler. Toplantılarına katılmadılar, bir program dâhilinde D 8‘in gelişmesini sağlamadılar. En azından taahhüt edilen yıllık aidatlarını bile ödemediler.
D 8, şu anda resmen var ama maalesef çalışamamakta ve dünya üzerinde siyasi ağırlığını koyamamaktadır.Eğer D 8’e gerekli ilgi gösterebilseydi, bu gün dünyada huzur ve saadet olacak, sömürü ve zulmün arkası kesilecekti. Mesela Filistin ve Kudüs işgalleri olmayacaktı. Keşmir’de Hindular, Arakan’da Budistler, Doğu Türkistan da Çinliler, Irak’ta, Suriye de ve Libya’da Hıristiyanlar zulümler yapamayacaklardı.