12.Eylül.1980 askeri darbesi toplumda ve özelliklede bizim gibi “İslam’ı kendine dava edinmiş” insanlarda bu büyük sıkıntı ve depresyonlara sebep olmuştur. Çünkü biz, yaptığımız her işi Allah’ın rızasını kazanmak için ve her türlü fedakârlıkları da göze alarak yapmışızdır. Böylece bu işler insanımızın ve toplumun faydasına olan işler haline gelmişlerdir.

Gayesi ve çalışması bu olan insanları takdir etmek, onlara madalyalar vermek gerekirken bir de tutuklamak, onları günlerce gözetim altında tutmak, hürriyetlerini kısıtlamak ve sevdiklerinden ayrı tutmak gerçekten çok acı veren olaylardır.

Gözetim altında kaldığımız süre içerisinde en ağırımıza giden olay ise sabah ve akşam vakti günde iki sefer silahlı askerlerin koridorunda bizleri tuvaletegötürmek ve tuvaletten getirmek olmuştur.

Bu askerler bizim kardeşlerimizdir ve biz de onların ağabeyleriyiz. Aynı ülkenin evlatlarıyız ve aynı milletin mutluluğu için çalışmış, didinmişizdir. Bu sebepten olacak koğuştaki solcular bir marş söylerler ve nakaratında “Ben mahkûmum amma abem jandarma…”derlerdi.

Zaman zaman koğuşumuzdan bir arkadaşımızı sorguya alırlar aradan 1 – 2 saat geçtikten sonra da koğuşa geri getirirlerdi. Biz sorgusu yapılan bu arkadaşlara neler sorulduğunu, neler cevap verdiklerini sorardık. Sıra bize geldiğinde sanki bir tecrübe kazanmaya çalışırdık.

Bir gün Lise Fransızca öğretmeni, Konya da Milli gençliği yetiştirmek için çalışan arkadaşlarımızdan Metin Köse’yi de sorguya aldılar. Bir süre sonra Metin Köse koğuşa dönünce kendisine sorduk. “Ne oldu, ne sordular?” Metin Köse;

“Savcı Bey, önce hüviyetimi tespit etti. Ben, Fransızca Hocasıyım, deyince o da Fransızca biliyormuş. Bir müddet kendisiyle Fransızca konuştuk” Bana; “Ben bu sosyal ve siyasal hareketi üç beş Hacı Hoca toplandı da yapıyorsunuz zannediyordum” dedi. Karşımda Lise Fransızca Öğretmeni birisini görünce hayret ettim” dedi. Ben de ona;

Savcı Bey, sizin karşınıza daha nice insanlar gelecek. Bu sosyal ve siyasal hareketin başı kendisi de bir Mühendis olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Burada askeri gözetim altında tutulan Kur’an Kursları Federasyonu Genel Başkanı Nevzat Laleli bir makine mühendisidir. Akıncılar Derneği Genel Başkanı Tevfik Rıza Çavuş ise bir İnşaat mühendisidir. Nevzat Arabacı Lise Felsefe dersi öğretmenidir, dedim” dedi.

SORUŞTURMA SIRASI BENDE

Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete…” diye bir söz vardır bizde. Kürt Mehmet askerde nöbetini tuttuğu halde, nöbetin tekrar kendisine gelmesine bir mana veremeyince bu sözü söylemiş.

Birkaç gün sonra soruşturma ve sorgulama sırası bana geldi. Gözlerimi bir bezle bağladılar ve kollarıma girerek beni soruşturma odasına aldılar. Hâlbuki Metin Köse bize gözlerinin bağlandığını söylememişti. Başa gelen çekilirmiş, ben de bana yapılan bu aykırı davranışı tevekkül ile karşıladım.

Gözleriniz bağlı olunca çevreyle irtibatınız kesiliyor. Acaba ne zaman bir tekme yiyeceksiniz? Ne zaman bir yumruk midenize inecek? Ne zaman bir tokat yüzünüzde patlayacak? Huzursuz bekliyorsunuz. Bu endişe içinde sorguda sorulan sorulara bile doğru cevap veremeyebilirsiniz.

Bir başka huzursuzluğum, “Sorgulamada ağzımdan çıkan sözlerin yerine onlar kendi istediklerini yazarlar ve bana da imzalatırlarsa ben bu okkanın altından nasıl kurtulurum?” diye endişe etmemdir. Onun için sorgu esnasında ben ne söylemişim, daktilo ne yazmış, bir taraftan daktilonun tuş sayısını sayıyor ve söylediğimle yazılanları kontrol etmeye çalışıyorum.

Hüviyet tespitinden sonra adımın Nevzat olduğunu öğrenince bana; “Sen de Nevzat Arabacı gibi İstiklal marşında oturdun mu?” dediler. Ben de onlara;

“Miting de kürsüden İstiklal marşını o milyonluk kalabalığa ben okuttum” dedim. Devamında; “İstiklal marşı bizim marşımızdır. Biz her zaman ve zeminde ‘Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal’ deriz. Bu marşın bizim marşımız olduğunu size ispat etmek için isterseniz İstiklal marşının 10 kıtasını size ezberden okuyabilirim. İsterseniz bu marşı tempolarıyla, isterseniz notalarıyla okuyabilirim” diyerek onlara ortaokuldan kalan bilgilerimi söyledim.

Bana; “Yaptığın işlerin yasal olanlarını söyle dediler.” Ben de, “Biz kesinlikle yasa dışı işlere girmeyiz. Bütün yaptıklarım yasaldır” dedim. Kur’an Kursları Federasyonunu ve oradaki çalışmalarımı anlattım.

Sorgu bitince; “Şimdi gözlerinizi açacağız. Zaptı oku ve imzala dediler.” Ben de onlara; “Verdiğim ifadeler ile daktilo tuşlarını takip ettim. Ne söylediysem onlar aynen yazıldı” dedim.Ve beni koğuşuma getirip bıraktılar. Bakalım bu soruşturmanın sonucu ne olacak? Diye beklemeye başladım.