Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise bize her zaman şu sözü söylerdi. 
 İyi insan,     
başkalarına faydalı olan insandır.
Hayırların başı ise 
“Adil düzeni” kurmak ve çalıştırmaktır.

Bir Hadis-i Şerif de Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s. a. v) “İnsanın hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” buyurmuştur. Bu hadisi Şerifte Müslümanın hayırlısı, Müslümana faydalı olanıdır dememiş, insanlığa faydalı olanı demiştir. Bu da bize göstermektedir ki kendimizi programlarken sadece kendimize, ailemize ve milletimize değil bütün insanlığa, hatta bütün canlılara faydalı olabilmeyi hedeflememiz gerekmektedir.

Bir canlıya faydalı olabilmek demek onun ihtiyacı olan maddi ve manevi eksikliklerini gidermek ve onun mutlu olmasını sağlamaktır. 

Bunun için maddi ihtiyacı olana sadaka verilir, zekâttan verilir veya fitreden verilerek onun ihtiyacının giderilmesine çalışılır. Manevi ihtiyaçları için manevi telkinler yapılır, muhatabın ruhunun tatmin olabilmesi için gerekli eğitimler yapılır.

Dikkat ederseniz bu çalışmalar bir fertten diğer bir ferde yapılan çalışmalardır. Ama unutulmaması gerekir ki bir ülkede maddi ve manevi ihtiyaç sahibi insanlar bir kişi değil belki binlerce kişidir. Bunların maddi ve manevi ihtiyaçlarının giderilmesi o ülkede hüküm süren devletin konu üzerine eğilmesi ve elindeki imkânları bu sahalara yönlendirmesi ile sağlanabilir. 

Devlet yöneticileri kendi vatandaşlarının ihtiyaç içine düşmesi önleyecek tedbirleri baştan almaları gerekir. Mesela devlet yöneticileri vergi üzerine vergi, zam üzerine zam koymamalı, israf üzerine israf yaparak milli varlığı çarçur etmemelidir. Bu yanlış tutum hiç şüphesiz vatandaşa yansıyacak ve büyük kitlelerin yoksullaşmasına yol açacaktır. Sonra da yoksullaşan vatandaşa yardım yapıyoruz demek, hiçbir yöneticinin mazereti olamaz. Böyle olan yöneticilere; “Kardeşim sen önce vatandaşlarının kimseye muhtaç olmamasını temin etmekle mükellefsin” denmelidir.
Demek ki önce kendi imkânları ile ve kendi kişiliğiyle ayakta durabilen bir topluluk için devlet yöneticilerinin alacakları kararlar ile çıkaracakları kanunlar çok önemlidir.
Yukarıda belirttiğim altın sözün ikinci bölümünde ise iyilik ve hayrı sağlayacak bir düzen kurulmasının şart olduğu vurgulanmaktadır. 
Devlet, teşkilatıyla, elindeki imkânlarla ve hiçbir vatandaşının kişiliği ile oynamadan onların haysiyetlerini rencide etmeden çözüm bulabilir ve vatandaşının maddi ve manevi dertlerini kaldırabilir.

ÖRNEK BİR DÖNEM VE ERBAKAN

1996 yılında Başbakan olarak hükümete gelen Prof. Dr. Necmettin Erbakan, işçiye, memura, emekliye, Bağ-kur emeklisine % 300’e varan fiyat artışı ve zamlar vermiş, temel ihtiyaç maddelerinden yağ, un, elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt gibi maddeleri bir kuruşluk zam yapmamıştı. 
İslam ülkelerinin Batılılar tarafında her türlü tecavüze açık olduğunu tespit eden Hocamız, Batılardan hiç birinin içinde bulunmadığı ve 8 Müslüman ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile D 8 uluslararası işbirliğini kurmuştu.
Ülkemizde ölü yatırımlara değil üretim ve imalat sektörüne büyük destekler vererek onların üretim seferberliği yapmasını sağlamış, ülkemize gelen ithalatın büyük bir bölümünü keserek ihracatımızın artmasını sağlamıştı.
Her işin insanla yapıldığını bilen Prof. Dr. Erbakan, insanın manevi donanımının artmasını sağlamış, ahlaklı ve ilim sahibi bir gençliğin yetişmesini sağlamıştı.
Bu ve benzeri müspet çalışmalar her ne kadar takdirle karşılanıyorsa da bu Hükümet Başkanının kendi inisiyatifini kullanması ile sağlanmıştır. Unutulmaması gereken önemli bir husus Adil düzenin kurulması, o ülkenin kanunlarının değiştirilmesi mümkündür.